31 Aralık 2009 Perşembe

Kul isek, böyle olmAlıyız

İmam-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki: Hergün insanın karşılaştığı her şey, ALLAHü teâlânın dilemesi ve yaratması ile olmaktadır. Bunun için, irâdelerimizi O’nun irâdesine uydurmalıyız! Karşılaştığımız herşeyi aradığımız şeyler olarak görmeliyiz ve bunlara kavuştuğumuz için sevinmeliyiz! Kulluk böyle olur.

Kul isek, böyle olmalıyız! Böyle olmamak kulluğu kabûl etmemek ve sahibine karşı gelmek olur. ALLAHü teâlâ, hadis-i kudside buyuruyor ki: “Kaza ve kaderime râzı olmayan, beğenmeyen ve gönderdiğim belâlara sabretmeyen, benden başka Rab arasın! Yeryüzünde kulum olarak bulunmasın!”,



Dünya ve âhiret hayatında rahat etmek isteyenin, karşılaştığı sıkıntılara, insanların kötülemesine ve çeşitli musîbetlere sabretmesi lâzımdır. Kim Allahtan korkarak sabrederse, sıkıntılardan kurtulur, huzur bulur. Sabreden murâdına erer.

Eyyüb aleyhisselâmın sabrı, dillere destan olmuş ve ALLAHü teâlâ onu sabrından dolayı övmüştür. ALLAHü teâlâ sabredenleri sevdiğini ve ecirlerinin hesapsız ödeneceğini bildirmiştir. Sabır, erişmek istenen şeylerin anahtarıdır. Her hayra sabırla ulaşılır.

Ne mutlu sabredenlere!..
Mukadder olan şey başa gelir. Eğer sabredilirse ecri görülür. Sabredilmez, bağırılırsa, günaha girilir ve huzursuz olunur. ALLAHü teâlâ, sevdiklerini sıkıntılara mâruz bırakır. Nitekim hadis-i şerifte buyuruldu ki: “Dünyada en çok musîbete mâruz kalanlar Peygamberler, âlimler, velîler, şehitlerdir.”



Mâruz kalınan felâketler, insanın ibâdet etmesini engelleyebilir. Bir hastalık, bir belâ gelince, bağırıp çağırmak fayda vermez. Aksine zararlı olur. Bunun tek çâresi, ALLAHın takdîrine râzı olmaktır. Mâruz kalınan musîbetlerin ve çekilen zahmetlerin getireceği perişanlıktan kurtulmanın tek çâresi sabretmektir. Sabırlı olmayan muvaffak olamaz.
“Kim bir kötülük yaparsa, onunla cezâlanır ve o, kendisine Allahtan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı bulamaz” meâlindeki kelâmı nâzil olduğu zaman, Hz. Ebû Bekir, Peygamberimize sordu: “Yâ ResûlAllah, bu âyetten sonra nasıl ferahlanılır?”



Resûl aleyhisselâm ona cevaben buyurdular ki: “Yâ Ebâ Bekir! Sen hiç hasta olmuyor musun? Senin başına hiç musîbet gelmiyor mu? Sen hiç ezâlara, cefâlara mâruz kalmıyor musun? Hiç kederlenmiyor musun? İşte bütün bunlar senin kusûrların, senin hatâların için birer kefâret olur, kusûrlarının bağışlanmasını sağlar.”

Mehmet Oruç

Kuranda 40 Yaş Duası

Dua, kulun Rabbine çağrısı, O’na yakarması, O’nunla konuşması, O’na içini dökmesi, O’nu yardıma çağırması, O’ndan yardım dilemesi, O’na muhtaç olduğunun itirafı, O’nun erişilmez güç ve kudret sahibi olduğunun şuuruyla O’nun her şeye yeteceğinin teslimidir. Dua, aracısız olarak Yüce Rab ile iletişim kurmak, O’nunla söyleşmektir.

Dua, Rab ile kul arasında kurulan bir nevi canlı bağlantıdır. Aracısız olarak kulun Rabbisine içini döküşü, sızlanışı ve yakarışıdır. Dua Rabb’e çağrı, ya da Rabb’i yardıma çağrıdır. Dua kulluğun en kestirme yoludur. Rabbena (=Rabbimiz), Allâhhümme (=Allâhım) sözleriyle başlayan dua, kulun Rabbisi ile diyalogudur. Kulun Rabb’ini hatırlamasıdır, O’nu zikridir. Bunun için dualara ezkâr(=zikirler) denmiştir. Yine dua, kulun Rabbisine sığınmasıdır.

Kur’ân-ı Kerîm, Fatiha duasıyla başlar ve Felak-Nâs dualarıyla sona erer. Dua ile başlayıp dua ile sona eren kitabımızda, duanın gereğini ve önemini bildiren âyetler vardır. Yine Kur’ân, pek çok dua örneği ile doludur. Yüce Allah (c.c.), kendisinden nasıl isteneceği hakkında bilgi vermek için pek çok peygamber ve salih kulunun yaptıkları duaları bize anlatır. Bu dualar kabul olmuş, anlamlı ve özlü dualardır.

Dua, hayatımızı kuşatan/kuşatması gereken bir gerçektir. Tıpkı Kitabımızın dua ile başlayıp dua ile sona erdiği gibi, insan da doğumundan ölümüne kadarki süreçte dua ile hep iç içedir. Anne-babamız “Allah’ın emri ve Peygamberin kavliyle” diyerek girdiler dünya evine.. Besmeleyle yoğruldu hamurumuz. Ve sonra biz dünyaya geldik. Daha doğar doğmaz kulaklarımıza ezan/kamet okundu dua niyetiyle.

Geldiğimiz bu dünya sınav salonunda Yüce Yaratıcı’nın bizim için uygun görüp belirlediği bir süre ömür süreceğiz. Sınav süresi sona erince ayrılacağız dünyadan. Ardımızdan yine dua niyetiyle namaz kılınacak ve dualar edilecek.

Önemli olan ise bu iki dua demetinin arasını, diğer dua demetleriyle süsleyip, hayatı bir güzel dua buketine dönüştürebilmektir.

Duadan en ileri düzeyde sonuç alabilmek için, dua şuurunun oluşması gerekir. Bunun için de kimden, neyi, ne zaman ve nasıl isteyeceğimiz son derece önemlidir. Bu bilincin oluşması için öncelikle bir dua örgüsü olan Kur’ân’ı çokça okumak, sonra da ağzı dualı bir insan olan Peygamberimizi tanımak gerekir. Kısaca Yüce Allah’ın ve Hz. Peygamber’in bizlere sunduğu dua örneklerinden faydalanmak gerekir. Kırk Yaş Duası

İşte Kitabımızın bize sunduğu dua örneklerinden birisi de insanın özellikle kırk yaşına basınca yapması gereken şu duadır:

Biz insana, anne ve babasına güzel muamele etmesini emrettik. Zira annesi onu nice zahmetlerle karnında taşımış ve nice güçlüklerle doğurmuştur. Çocuğun anne karnında taşınması ve sütten kesilmesi otuz ay sürer. Nihayet insan, gücünü kuvvetini bulup daha sonra kırk yaşına girince, “Ya Rabbî!” der. “Gerek bana, gerek anneme babama lütfettiğin nimetlerine şükür yoluna beni sevket. Senin razı olacağın makbul ve güzel iş yapmaya beni yönelt ve bana salih, dine bağlı, makbul nesil nasib eyle! Rabbim! Senin kapına döndüm, ben sana teslim olanlardanım.” Işte Biz, onların yaptıkları en güzel işlerini, taatlerini kabul edip, günahlarını affedeceğiz. Bunlar cennetlikler arasındadırlar. Bu, onlara söz verilen gerçek bir vaaddir.

Fakat bir de öyleleri var ki, kendisini imana dâvet eden anne ve babasına: “Öf be! Yetti artık! Benden önce nice nesiller ölüp de geri dönmediği hâlde, siz beni mezarımdan dirilip çıkarılmakla mı korkutuyorsunuz! derken, onlar: Allah’a sığınıp yalvararak oğullarına: “Yazık ediyorsun kendine! derler, imana gel, Allah’ın vâdi elbette gerçektir.” O ise yine de: “Bu âhiret inancı eskilerin masallarından başka bir şey değildir” diye diretir. Işte onlar, kendilerinden önce insanlardan ve cinlerden gelmiş geçmiş topluluklar içinde, haklarında azap hükmü kesinleşmiş olanlardır. Çünkü onlar hüsrana uğramış kimselerdir.

Herkesin, yaptığı işlere göre dereceleri vardır. Sonuçta Allah onlara işlerinin karşılığını tam tamına ödeyecek, onlar asla haksızlığa mâruz kalmayacaklardır. (Ahkâf/46: 15-19)

Âyetlerde iki evlâat tipinin karşılaştırılması yapılmaktadır. Bunlardan biri hayırlı, diğeri ise hayırsız evlâttır. Önce nimetlere şükreden, kendine, anne-babasına ve nesline dua eden, tevbe eden Müslüman evlât tiplemesi yapılarak, insanlar ona yönlendirilmekte, ardından da hayata gelmesine sebep olan anne-babası ile bile iyi geçinemeyen, onları incitip üzen, Diriliş/Hesap Günü’nü imkânsız gören ve Allah’ın uyarılarına “eskilerin masalları” diyen kötü ve hayırsız evlât portresi çizilerek, böyle olmama konusunda insan uyarılmaktadır.

Âyette geçen ve özellikle kırk yaşında okunması tavsiye edilen, âlimlerin, bilhassa çocuğu haylaz ve yaramaz olan anne-babalara çokça okumayı tavsiye ettikleri bu (Kurtubî, el-Câmi’, 16:194) duanın metni şöyledir:


وَوَصَّيْنَا الإِنسَانَ بِوَالِدَيْهِ إِحْسَانًا حَمَلَتْهُ أُمُّهُ كُرْهًا وَوَضَعَتْهُ كُرْهًا وَحَمْلُهُ وَفِصَالُهُ ثَلاَثُونَ شَهْرًا حَتَّى إِذَا بَلَغَ أَشُدَّهُ وَبَلَغَ أَرْبَعِينَ سَنَةً قَالَ رَبِّ أَوْزِعْنِي أَنْ أَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّتِي أَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلَى وَالِدَيَّ وَأَنْ أَعْمَلَ صَالِحًا تَرْضَاهُ وَأَصْلِحْ لِي فِي ذُرِّيَّتِي إِنِّي تُبْتُ إِلَيْكَ وَإِنِّي مِنَ الْمُسْلِمِينَ

Kırk Yaşın Önemi

Kırk yaş, sinn-i kemal, yani olgunluk yaşıdır. Insan, kırkına basınca maddî ve manevî, aklî ve bedenî birikim ve donanıma sahip olarak kemale erer. Peygamberimiz başta olmak üzere pek çok peygambere peygamberlik vazifesi kırk yaşında verilmiştir. Pek çok ilim adamı, kırk yaşından sonra eser yazmaya başlamıştır. Dua ille de kırk yaşa gelince yapılacak diye bir şey yok, ama kırk yaşa özellikle vurgu yapılmıştır. Zaten âyette rüşd çağında da bu duanın yapılması gereği vurgulanmıştır. Rüşd çağının, 13, 18, 25, 33 yahut 40 yaş olabileceği konusunda görüşler vardır (Razî, Tefsir, 28:16).

Kırk yaş, ortalama insan ömrünün ortasıdır. Insan, bu çağda geçmişindeki birikimlerinden hareketle geleceğe dönük hazırlıklara daha yoğun bir biçimde yönelir. Bazılarında bu çağdaki bu sorgulama ve kararsızlık çeşitli bunalımlara sebep olabilmektedir. Bu yüzden kırk yaş sendromu, kırkından sonra azma literatürümüzde meşhurdur.

İnsan, genellikle kırk yaşına basınca çocukları yetişmiş olur ve acısı tatlısıyla anne baba olmanın ne demek olduğunu daha iyi anlamaya başlar.

Kırk sayısının daha başka özel sebepleri de olabilir. Nitekim kültürde kırk rakamına çeşitli anlamlar yüklenmiştir. Kur’ân’da kırk sayısı üç yerde, biri Hz. Musa’nın Tûr’da geçirdiği kırk gece ile ilgili olarak (Bakara, 2/51); ikincisi, Israiloğullarının kırk yıl çölde perişan bir hâlde dolaşması anlatılırken (Maide, 5/26); bir yerde ise yazımızın konusu olan dua ile ilgili olarak (Neml, 27/19) geçer. Duadaki Mesajlar

Rabbimiz, hem bizi dua etmeye yönlendiriyor hem de bize dua öğretiyor. O’nun öğrettiği dualar, son derece anlamlı, kapsamlı ve yerli yerince kelime ve cümlelerden oluşmuştur. Ilâhî kaynaklı dualar kabul edilmeye lâyık ve en yakın dualardır. Bu yüzden onlardan çokça yararlanılmalıdır. Zaten aynı dua, Kur’ân’da az bir farkla Hz. Süleyman’ın duası olarak da bizlere sunulur (Neml/27: 19).

Duada önce, Yüce Allah’ın üzerimizdeki nimetleri hatırlanıyor, o nimetlere gereği gibi şükretme imkânı isteniyor. “Senin nimetin” denilerek nimetin gerçek sahibine dikkat çekiliyor. Gerçek şükür, nimetin nimet olduğunu bilmek, nimetin asıl sahibini tanımak, nimeti asıl sahibinin ölçüleri doğrultusunda kullanmak, nimet sahibine dilimizle teşekkür etmek, nimetin elimizden alınıvereceğini düşünmek, lâyıkıyla şükredebilmek için Yüce Allah’tan yardım istemekle olur.

İkinci olarak duada, anne-babamıza bahşedilen nimetler hatırlanıyor ve onlara da lâyıkıyla şükredebilme arzusu dile getiriliyor. Anne babamız da nimetlerin en büyüğü, evlât olarak biz de onlar için büyük nimetleriz. Bu nimetlere şükredebilmek için ise, anne babanın kıymeti bilinmeli, onların haklarına riayet edilmeli, onlara öf bile denmemeli, her bakımdan onlara kol kanat germeli, onlara yaraşır evlât olmalı ve nihayet onlara dua etmeli.

Üçüncü olarak, Cenab-ı Allah’ın hoşnut olacağı salih amel işleyebilme konusunda O’nun yardımı isteniyor. Her zaman ve her yerde salih davranışların insanı olmak son derece önemlidir. Salih amel, hem kişinin kendisine, hem de başkalarına yararı olan ve Yüce Allah’ın razı ve hoşnut olacağı tüm davranışlardır. Allah’ın ve kulların haklarına riayet edilerek yapılan tüm davranışlar bu kavramın içerisine girer. Salih davranış, sulh ve ıslah merkezli her harekettir. Onunla kişi hem kendini, hem de başkalarını ıslaha çalışır. Toplumda salih davranışların yaygınlaşması, iç barışın, esenliğin, ıslahın yaygınlaşması demektir.

Dördüncü olarak, “bana salih, dine bağlı, makbul nesil nasib eyle; zürriyetimi benim için ıslah eyle” isteği geliyor. Çoluk çocuğumuzun iyi olması için yapılması gerekenleri yaptıktan sonra dua etmeli. Neslimizin salihlerden olması önemli, ama onların salihliğinden bizim de yararlanmamız daha da önemli ve güzel. Nice dindar evlâtlar vardır, anne babalarına hayrı yok, onlara dargındır. Yahut anne baba, çocuğu doğru yola gelmeden, salih davranışlarınadamı olmadan dünyadan göç etmiştir. Duada, “evlatlarımız salih olsun, onların bu güzelliklerinin bilhassa ahirette bize de yararı olsun”, deniyor.

Beşinci olarak tevbe geliyor. Tevbe, kulun Allah’a dönmesi, günahı bırakıp O’na itaata yönelmesi, günahı için O’ndan af dilemesidir. Kişi, insan olması hasebiyle her zaman olduğu gibi, anne-baba olurken, çocuklarını yetiştirirken de yapması gerekenleri yapmamış, yahut eksik yapmış olabilir. Işte tüm bu eksikliklerden dolayı tevbe. Işlediğim günahlarımın affı için tevbe, işleme ihtimali olan günahlara düşmeme konusunda Allah’ın yardımı için tevbe.

Son olarak Müslüman olduğumuzu teyit ve te’kid ediyoruz. O’na teslim olduğumuzu, her şeyimizle O’nun olduğumuzu ilan ediyoruz. Zira Müslüman yaşamak kadar, Müslüman olarak dünyadan göç etmek de önemlidir. Onun için “canımı iyiler safında Müslüman olarak al, beni salihlerin arasına kat!” diye duada bulunmalı, bu duaları dilimizden hiç eksik etmemeliyiz.

Sonraki âyetlerde ise hayırsız evlât ve onun özellikleri anlatılıyor.. Bu âyette hayırlı evlât portresi çizildi, ardından hayırsız evlât profili çiziliyor. Karşılaştırmalı olarak iki tip sunularak, hayırlı evlât olmaya yönlendiriliyor. Sonuçta her insan, birilerinin evlâdıdır. Buna göre her evlât iyi olsa, herkes iyi olacaktır. Toplumun iyi olması, evlâtların iyi olmasına bağlıdır.

O hâlde Rabbimizin bize sunduğu bu anlamlı duayı kuşanalım, onu dilimizden ve gönlümüzden hiç düşürmeyelim.

Anne-baba, ya saygı hürmette kusur etmeyelim

Anne-baba, insanın en başta hürmet edeceği kudsî iki varlıktır. Onlara hürmette kusur eden, Hakk’a karşı gelmiş sayılır. Onları hırpalayan er-geç

hırpalanmaya maruz kalır.

* * *

İnsan, daha küçük bir canlı halinde var olmaya başladığı günden itibaren, hep anne-babanın

omuzlarında ve onlara bâr olarak gelişir. Bu hususta ne peder ve vâlidenin çocuklarına karşı olan

şefkatlerinin derinliğini tâyine, ne de onların

çektikleri sıkıntıların sınırını tesbite imkân yoktur. Bu itibarla, onlara hürmet ve saygı, hem bir insanlık borcu hem de bir vazifedir.

* * *

Ebeveynin kadrini bilip; onları,

Hakk’ın rahmetine ulaşmaya vesîle sayanlar, bu dünyada da, öteler ötesinde de en talihlilerdendir. Onların varlıklarını istiskâl edip, hayatlarına karşı bıkkınlık gösterenler ise, sürüm sürüm olmaya namzet bir kısım uğursuzlardır.

* * *

İnsan, peder ve vâlidesine karşı hürmeti nisbetinde, Yaratıcısına karşı da hürmetkâr sayılır. Onlara hürmeti olmayanın, Allah’a (c.c.) da hürmet ve

saygısı yoktur. Günümüzde, ne garip tecellilerdendir ki, sâdece Allah’a karşı saygısız olanlar değil, O’nu sevdiğini iddia edenler bile, anne ve babalarına

isyandan geri kalmamaktadırlar..!

* * *

Evlât, anne ve babasına fevkalâde hürmetli

ve itaatli; onlar da, en az onun cismaniyetine

verdikleri ehemmiyet kadar kalbîve ruhîhayatına da ehemmiyet verip, onu bir an evvel en maharetli

hekimlerin terbiyesine teslim etmelidirler.

çocuğunun, kalb ve rûhunu unutan anne-baba ne câhil, böyle bir görgüsüzlüğe kurban giden çocuk, ne tâlihsizdir..!

* * *

Anne-babanın hukukunu hiçe sayan ve onlara

isyan eden evlât “insan bozması bir canavar”,

çocuğun mânevîhayatını garanti etme gayretinden mahrum ebeveyn de merhametsiz birer

gaddardırlar. Ve hele, çocuk yolunu bulup

kanatlandıktan sonra onu felç eden

anne ve babalar..!


Yeniümit dergisi

30 Aralık 2009 Çarşamba

Ey Dost Özledim Seni


EY DOST !...
Sana mektup yazacağımı söylediğim günden beri bir telaş yaşanıyor postanelerde. Sana ne yazacağım ki; ellerim titremeye başladı. “Ne güzel !” diyecektim oysa, bir dostla yanında değilken konuşmak, Ne güzel diyecektim, mektup mu: yazarak susmak, sevgini yazıyla anlatmak…..

SEVGİLİ DOST ,
Geçen sabah senin üzüntülü olduğunu söylediler. Dokunsalar ağlayacakmışsın. Dokunmamışlar. Yine de ağlamışsın; dostun gözünden akan bir damla yaşın yeryüzündeki bütün gölleri, tuz gölü yaptığını bilmez gibi. Gül ki; acılaşmasın göller. Göl ki; orada demir kayığımız. Kayık ki ; içinde en sevdiğimiz anılarımız….

SEVGİLİ DOST ,
Eğer yer yüzündeki bütün elleri bir masanın üstüne koysalar, elini bulabilirim onların içinden…..

SEVGİLİ DOST ,
Eksik bilgi bizi yanlış adrese götürür. Arkadaşlıklar, dostluklar, ortaklıklar hep bu yüzden biter. Kim bilir hayatımızda kaç kez “Nasılda tanıyamamışım” demiş, kaç kez ince buz tabakasına aldanıp üzerinde yürüdüğümüz gölün soğuk sularında bulmuşuzdur kendimizi öyle değil mi ? Acaba nasıldır sahtesi basılamayacak dostluğun resmi ?..

SEVGİLİ DOST ,
Bana bu gidişi engelleyemediğini söyleme! Akıl freninin patladığını söyleme bana. Ağaçlar hayatın sembolüyken neden sana ölümü hatırlatıyor? Silmeye uğraştıkça silgiyi bastırdıkça üzerine, iyice gömülüp sabitleşiyor diyorsun. Bu durmak istediğin zaman aniden frene basmaya benziyor. Çünkü frene basmak kolay olduğu kadar tehlikelidir de. Asıl mesele sürati ayarlamak, tehlikeyi sezmek ve frenin son direncini kaybedeceği, son anı hesaba katmaktır. Hem ölçü, hem zaman işi yani !....

SEVGİLİ DOST ,
Mektubun gelmiyor. Bu sana yazmamı engellemiyor. Asıl mektup gelmediğinde yazılmalı. Çünkü yazmamakta bir mektuptur; Yazılandan daha güçlü satırlar içeren. Susmak ve konuşmak yerini bulduğunda ortaya çıkar melodi. Piyanonun tuşları yan yana durdukları halde susmayı bildiklerinden dinletiyorlar kendilerini.

SEVGİLİ DOST ,
ÖZLEDİM SENİ ÖZLEM YAZDIRIYOR
Yazın buharlaşmayacak, kışın donmayacak, sonbaharda yapraklarını dökmeyecek, yani hep aynı kalacak, yada artacak sevgi. Altını görünce gümüşten, gümüşü görünce bakırdan vazgeçmeyecek. “ İstediğin zaman lambayı söndür. Senin karanlığını da tanır ve severim” diyecek….

SEVGİLİ DOST ,
Gönlünde açan gülleri göz yaşlarınla ıslatma. Çiğnetme onları, kalbinin en temiz yerlerini ayır onlara. Sev onları kendini sevdiğin kadar ve bir bir kokla. Hisset sana anlattıklarımı. Şimdi duyuyor musun beni?

EVET EY DOST, SEVGİLİ DOST ÖZLEDİM SENİ!......

Ayrı yerlerde, kimlerin ardına saklanmış olsa da dostluğumuz, unutma ki aynı gökyüzünü paylaştığımız sürece hep dostuz !......

Alıntıdır.

Ezberlenmesi gereken bir Dua




Allahümme inni es’eluke îmanen kâmila Allah’ım senden kâmil bir îman

Ve yakînen sâdika Gerçeğe uygun bilgi

Ve rızkan vâsia Bol rızık

Ve kalben hâşia Sana itaat eden bir kalp

Ve lisanen zâkira Daima Senin ismini zikreden bir dil

Ve helâlen tayyiba Temiz ve helal kazanç

Ve tevbeten nasûha Dönüşsüz bir tevbe

Ve tevbeten gablel mevti Ölümden önce bütün günahlarımdan arındıran bir tevbe

Ve rahaten indel mevti Ölüm anında rahatlık

Ve mağfireten ve rahmeten ba’del mevti Ölümden sonra mağfiret ve rahmet

Vel afve indel hisâb Hesap esnasında afv

Vel fevze bil cenneh Cennete nâiliyyet ve

Ven necâte minennâr Rahmetinle cehennem ateşinden kurtuluş dilerim.

Birahmetike Ya Azizu Ya Gaffar Ey Aziz ve çok bağışlayıcı Rabbim

Rabbe zıdni ilma İlmimi artır ve

Ve elhıgni bissalihin Salih kullarına beni ilhâk eyle.

ÂMİN

SABIR VE DUA‏

Belki çok Dertlisin..



Belki Artık Yeter Diyorsun...

Belki Kendinden Geçmişsin...

Belki de Ağlıyorsun...

Belki Bu Musibetlerin Sonunda

Eline Bir şey Geçip Geçmeyeceğini Düşünmektesin...

Duy!!!

Rabbin Sana Söylüyor..

"Sabredenlere,

Felaketlere Karşı Dişlerini Sıkıp Göğüs Gerenlere

Mükafatları Hesapsız ödenecektir.."



Belki De Onca Insanın Arasında

Neden Senin Seçildiğini Soruyorsun...

Oysa Rabbinin Seçtikleri Kıymetlilerdir...



"içinizden Mücahidlerle Sabredenleri Ortaya çıkarıncaya

Kadar Elbette Sizi Deneyeceğiz" (Muhammed, 47/31)



Hayat Bir Imtihan Değil Mi ?

Her Soru Ebedi Hayatında Yer Alan Bir Tuğla...

Nefes Alıp Verdiğin Her An Yeni Bir Soruya Gebe...

Onlar Olmasaydı Sonsuzluk Yurdunda

Sana Ait Hiç birşey Olmayacaktı...

Derdin Yoksa üzül asıl!

Dertliysen Bil Ki...

O Seni Seviyor....

Bak !

Sevdiğin Ne Diyor ?

"Allah Hayrını Dilediği Kişiyi Sıkıntıya Sokar!"

Belki Sen Ashab-uhdud Kadar Acı çekmedin...

Hani Kralları Onları Iman Ettikleri Için

Ateş Dolu Hendeklere Atmıştı Ya...



Belki Sen Ebu Zer (r.a) Kadar Acı çekmedin...

Amcası Inandığı Için Onu Hasıra Sarıp Yakmıştı Ya...



Belki Sen Vahşi Kadar Acı çekmedin...

Sevgilisi Ona "bana Görünme!" Demişti ya...



Belki Sen Yakup (a.s) Kadar Acı çekmedin...

Yusuf'u (a.s) Elinden Alınmıştı Ya...



Belki Sen Hatice(r. Anha) Kadar Acı çekmedin...

Muhammed (s.a.s) Yurdundan Kovulmuştu ya....



Unutma! Rabbin Kimseye Dayanabileceğinden Fazlasını Yüklemez...



Belki Kalbindir Acıyan...

Belki Bedenin...

Bekki De Ruhundur Kıvranan....

Belki Yokluktur Seni Saran....

Belki de Bin Bir Türlü Muamma...

Her Ne Durumda Olursan Ol

Diline Yakışır Bu Dua...



La ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minezzalimin. ...

Ya Rabbi, razı olmadığın şeylerden ne yapmışsam hepsini affet…



Senden Başka Ilah Yoktur!

Sen Bütün Noksanlıklardan Münezzehsin...

şüphesiz Ben Nefsime Zulmedenlerden Oldum...

Sen Bağışla beni

Müslüman Anne Babalara Açık Mektup‏


Müslüman anne ve babalara sesleniyorum: Çocuklarınızı iyi Müslümanlar olarak yetiştiriniz. İyi Müslüman ne demektir? Kısaca arz edeyim:

“İyi insan demektir. İyi vatandaş demektir. Erkekse, hanımına iyi bir koca, çocuklarına iyi bir baba demektir. Kadınsa, kocasına iyi bir hanım, çocuklarına iyi bir anne demektir. Çocuksa, anne-babasına iyi evlat demektir. İyi komşu demektir. İyi âmir, iyi memur demektir. İyi işveren, iyi işçi demektir. İyi tâcir, iyi esnaf, iyi müşteri demektir.” Dahası da var, lakin bu saydıklarım yetmez mi iyi Müslümanı anlatmak için?

Muhterem anne-babalar!

Yarın hepimiz bu imtihan dünyasından çekilip gideceğiz, son yolculuk tarihini bilmiyoruz ama yolculuk kesin. Çocuklarımızı iyi Müslümanlar olarak yetiştirmezsek son derece ağır bir vebal altında kalmış oluruz. İyi Müslüman, gerçek dindar demektir. Gerçek dindar kimd ir?

1- O, doğru olan inançlara, düşüncelere, görüşlere sahiptir. Dinî konularda mutlaka Kur’ân-ı Kerim’e ve Sünnet’e uygun olan Ehl-i Sünnet ve Cemaat itikadı üzeredir. İslâm’a, Kur’ân-ı Kerim’e, Sünnet’e, din önderlerinin inanç, görüş ve düşüncelerine uymayan hiçbir dünyevî görüşe ve ideolojiye bağlanamaz Müslüman.

2- İyi Müslüman, başta günlük beş vakit namazlar olmak üzere dinimizin farz kıldığı bütün ibadetleri eda eder, dosdoğru bir şekilde yerine getirir. Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin müekked sünnetlerini de ihmal etmez.

3- İyi Müslüman ahlâkı düzgün, yüksek faziletlere sahip, yüksek karakter sahibi kimsedir. Ahlâksız, faziletsiz, karaktersiz, şımarık, kendini beğenmiş, bencil, görgüsüz, terbiyesiz adama ve kadına asla iyi Müslüman denilemez. İyi Müslüman o kimsedir ki, gayr-i müslimler bile onun ahlâk ve fazileti ni kabul ederler, onu bu konuda överler.

4- İyi Müslüman dünya için, dünyada kalacağı kadar, ahiret için de orada kalacağı kadar çalışan kimsedir. Ahiretin sadece kuru edebiyatını yapan, var gücüyle ve büyük bir hırsla bu fanî dünya için çalışan kimseler kesinlikle iyi Müslüman değildirler. Ahirette ebedî olarak kalacağını bilen iyi Müslüman, dünya hizmetlerini ihmal etmez, aksatmaz, lakin bütün varlığı ile ebedî hayatta mutluluğu yakalamak için çalışır.

5- İyi Müslüman parayı değer olarak kabul etmez. Parayı putlaştıran kişi dıştan Müslüman görünse de, o gizli bir müşriktir. Dini imanı para olan, iyi Müslüman değildir.

6- İyi Müslüman, bütün dünya işlerinde Resûl-i Ekrem (S.A.V.) Efendimiz hazretlerini en büyük önder, en güzel örnek ve model, en güvenilir rehber, en muzaffer kumandan olarak kabul eder. Elinden geldiği kadar ve zamanın şartlarına uygun şekilde O’nun gibi yaşamaya ç alışır, O’nun gibi davranmaya çalışır. Onun sünnetini kendisine hayat düsturu olarak kabul eder ve bu sünnetin dışına çıkmaz.

7- İyi Müslüman, sadece din ve iman kardeşlerine değil, bütün insanlara, bütün canlılara, hattâ cansız maddelere bile şefkat ve merhametle muamele eder. Müslümanları yok etmeye ahd etmiş son derece harbî, son derece agresif, son derece fanatik düşmanlar bu kaidenin içine dahil değildir.

8- İyi Müslüman paylaşan kimsedir. Abdullah b. Ömer (R.A.)’den rivayete göre Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz: “Yüksek el alçak elden hayırlıdır. Çünkü yüksek el infak edici yani verici, alçak el ise isteyici, dilenici eldir” (Buhari; Zekat: 17; No: 1326: 2/519. Müslim; Zekat: 32; No: 1033: 2/717) buyurmuşlardır. Milyonlarca din kardeşi ve vatandaşı sefalet ve perişanlık içinde sürünürken kendileri en lüks ve israflı bir şekilde har vurup harman savuran kimseler iyi Müslüman değildir.

9- Kendi cüz’î iradesiyle iyi Müslüman olmaya çalışan kimseye Cenab-ı Hak vehbî ilimler, hikmetler, faziletler ihsan eder. Onların aydınlığı o Müslümanda görülür. Lakin herkes göremez. Gören görür, görmeyen görmez.

10- İyi Müslüman “Ölmeden önce ölmeye çalışır”, yani bencilliğini, varlığını yok etmek için uğraşır. Sonunda ALLAH (C.C.) ona bu başarıyı nasip ederse hiç olur.

Mehmet Talü

29 Aralık 2009 Salı

Rabbin ile konuşurmusun?

Dedim: Çok yalnızım.
Dedin: ... فَإِنِّي قَرِيبٌ Ben ki sana çok yakınım. Bakara-186

Dedim: Evet biliyorum sen bana yakınsın ama ben senden uzağım, keşke ben de sana yakın olabilseydim.
Dedin: وَاذْكُر رَّبَّكَ فِي نَفْسِكَ تَضَرُّعاً وَخِيفَةً وَ دُونَ الْجَهْرِ مِنَ الْقَوْلِ بِالْغُدُوِّ وَالآصَالِ
Rabbini sabah akşam, yüksek olmayan bir sesle, kendi kendine, ürpertiyle, yalvara yalvara ve için için zikret. Araf-205

Dedim: Bu da senin yardımını ister
Dedin: أَلَا تُحِبُّونَ أَن يَغْفِرَ اللَّهُ لَكُمْ Allah'ın sizi bağışlamasını istemez misiniz? Nur-22

Dedim: Tabii ki, beni affetmeni çok isterim.
Dedin: وَاسْتَغْفِرُواْ رَبَّكُمْ ثُمَّ تُوبُواْ إِلَيْهِ(Öyleyse)Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O'na tövbe edin. Gerçekten benim rabbim, esirgeyendir, sevendir. Hud-90


Dedim: Çok günahkârım, bu kadar günahla ben ne yaparım?
Dedin:أَلَمْ يَعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ هُوَ يَقْبَلُ التَّوْبَةَ عَنْ عِبَادِهِ Allah'ın, kullarının tövbesini kabul edeceğini.. ve Allah'ın tövbeyi çok kabul eden ve pek esirgeyen olduğunu hâlâ bilmezler mi? Tevbe-104

Dedim: Defalarca tövbe edip tövbemi bozdum, artık yüzüm kalmadı.
Dedin: اللَّهِ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ (2) غَافِرِ الذَّنبِ وَقَابِلِ التَّوْبِِ Allah aziz ve bilendir, o günahları bağışlayan ve kullarının tövbesini kabul edendir. Ğafir-2/3

Dedim: Bunca günahım var,hangisinin tövbesini yapayım?!
Dedin: إِنَّ اللَّهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمِيعًاAllah bütün günahları bağışlayandır. Zümer-53

Dedim: Yani yine gelsem yine beni bağışlar mısın?
Dedin: وَ مَن يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلاَّ اللّهُAllah'tan başka günahları bağışlayacak olan yoktur. Ali İmran-135

Dedim: Ne kadar güzelsin Allah'ım! Bilmiyorum bu sözlerin karşısında niçin böylesine içim içime sığmıyor ve erimeye başlıyorum, seni çok seviyorum.
Dedin: إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ التَّوَّابِينَ وَ يُحِبُّ الْمُتَطَهِّرِينَ Şüphesiz ki Allah tövbe edenleri ve temizlenenleri sever.
Birden 'İlahım ve Rabbim benim senden başka kimim var' dedim.
Sen de أَلَيْسَ اللَّهُ بِكَافٍ عَبْدَهُ
'Allah kuluna yetmez mi?' (Zümer-36) dedin.


Dedim: Sen ki beni bu kadar çok seviyorsun ve bana karşı bu kadar iyisin ben ne yapabilirim?
Dedin: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اذْكُرُوا اللَّهَ ذِكْرًا كَثِيرًا (41) وَسَبِّحُوهُ بُكْرَةً وَأَصِيلًا (42) هُوَ الَّذِي يُصَلِّي عَلَيْكُمْ وَمَلَائِكَتُهُ لِيُخْرِجَكُم مِّنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ وَكَانَ بِالْمُؤْمِنِينَ رَحِيمًا
Ey inananlar! Allah'ı çokça zikredin. Ve O'nu sabah-akşam tesbih edin. Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için üzerinize rahmetini gönderen Odur. Melekleri de size istiğfar eder. Allah, müminlere karşı çok merhametlidir. Ahzap-41/43

Kendi kendime dedim: Allah'ım seni çok seviyorum.

Alıntıdır

Gece okunacak Duâlar

* Yatağa yatınca, E’ûzü Besmele ile 1 Âyetelkürsî; her biri Besmele ile 3 İhlâs, 1 Fâtiha, 1 Kul e’ûzüler okunur. Sonra 3 defa; “Estağfirullahel’azîm, ellezî lâ ilâhe illâ Hû” okunur. Üçüncüsüne, “El-hayyel-kayyûme ve etûbü ileyh.” ilâve edilir. Sonra 10 defa, “Tevekkeltü alellâh ve lâ havle velâ kuvvete illâ billâh.” okunur. 10. suna “hil aliyyil azîm ellezî lâ ilâhe illâ Hû” ilâve edilir. Sonra, “Allahümmağfir lî ve li vâlideyye ve lil-mü’minîne vel mü’minât.” ve 1 defa Salevât-ı şerîfe ve 1 defa “Allahümme rabbenâ âtinâ fiddünyâ haseneten ve fil’âhıreti haseneten ve kınâ azâbennâr bi-rahmetike yâ Erhamerrâhimîn.” ve 3, 10, 40 yahut 70 defa istiğfar yani, “Estağfirullahel’azîm” ve bir kelime-i tevhîd yani, “Lâ ilâhe illallah Muhammedün resûlullah” okuyup uyumalıdır.


* Kim geceleyin “Yâsin” sûresini okursa, bağışlanmış olarak sabahlar.


* Her gece; Tebâreke ve Secde ve ölüm hastalığında İhlâs sûresi okuyanlara kabir suâli olmaz.


* Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:
“Gece Bekara sûresinin son 2 âyetini [Âmenerresûlü] okuyana, bu 2 âyet herşey için yeterlidir.”


* Hergün ve her gece 100 defa; “Sübhânallahi ve bi-hamdihi sübhânallahil’azîm.” okuyanın günahları af olur, dertlerden kurtulur.


* Her sabah bir defa; “Allahümme mâ esbaha bî min ni’metin ev bi-ehadin min halkıke, fe minke vahdeke, lâ şerîke leke, fe lekel hamdü ve lekeşşükr.” demeli ve her akşam (Mâ esbaha) yerine (Mâ emsâ) diyerek, hepsini aynen okumalıdır. Zira, Peygamber efendimiz; “Bu duâyı gündüz okuyan, o günün şükrünü yapmış olur. Gece okuyunca, o gecenin şükrünü yerine getirmiş olur.” buyurdu.

Gönlümün kilidi Seni arar

Ey kâinatı bin bir çeşit güzelliklere saran Rabbim!
Ruhumu güzelliklerine ve güzelliğine kör etme!
Ey haşmetiyle kâinatı kuşatan!
Marifetini sar gönlüme!
Her şeye tam karşılığı veren Hakîm!
Esmanı mühür gibi vur,
Şu günahkâr gönlüme!

Tövbeler hep sanadır yalvarmalar sanadır
Mahlûkat seni anar,
Takdirler hep sanadır, tahsinler hep sanadır
Şu fakir gönlüm zenginliğini arar.
Ey çözülmez düğümleri çözen, paslı kilitleri açan
Marifetine sar beni,
Gönlümün kilidi seni arar.

Ey kâinatın anahtarlarını dilediğine açan Rahman!
Sabahın penceresinden ruhuma açıl!
Bir seher yeli gibi ruhuma saçıl!
Güneş doğmadan önce ruhuma doğ ki,
Âlemim karanlıkta kalmasın gün boyu!
Ey mahlûkatı zikrine tecelligâh eden Sultan!
Sabahın penceresinden gönlüme açıl!
Bütün hazineler sensiz hep gizli...
Gonca, gül gibi açıl!
Ey gizli hazinelerin sahibi,
Tohumlar gibi açıl!

Ey dilediğini karanlıklardan aydınlığa çıkaran!
Sabahı bize tılsım yap!
Dünyamıza, kalbimize
Kâinat gibi açıl!
Bizi karanlıklarda bırakma
Ey sabahın sahibi!
Kâinatın kalbine açıldığın gibi açıl
Nurunu tılsım gibi yerleştir ruhumuza!
Âlemimizi sensiz, dünyamızı ışıksız bırakma!
Kalbimizi her sabah sana uyandır!
Ya Fettah! Her sabah aç, her sabah açıl!

Ey kâinatı bin bir çeşit güzelliklere saran Rabbim!
Ruhumuzu güzelliklerine ve güzelliğine kör etme!
Ey haşmetiyle kâinatı kuşatan
Marifetini sar gönlüme!
Her şeye tam karşılığını veren Hakîm!
Esmanı mühür gibi vur
Şu günahkâr gönlüme...

YUSUF SÖNMEZ

28 Aralık 2009 Pazartesi

Ey gönül, “GÖNÜL” ol!

Ey gönül “gönül” ol! Hz. Mevlana “Mesnevi”sinde şöyle diyor:
“Müminlerin müminliklerinin belirtisi, gönüllerinin kırıklığı ve mağlubiyettir, alt oluştur.
Fakat müminlerin alt oluşlarında bile bir güzellik vardır.
Sen miski ve anberi (güzel kokular) kıracak olursan, dünyayı onların güzel kokuları ile doldurmuş olursun.”
Mağlubiyetimi zaferlerin en güzeli belledim. Bildim ki, yenilginin getirdiği acı, kalbimi saran katılıkları kıracak ve onun içindeki gönül ortaya çıkacaktır. (Gönül, sevgiyi içinde taşıyan kalp demektir.) Ne güzel, bir gönüle sahip olmanın mutluluğunu yaşayacağım. Yenilgime bakıp bana acıyanlar, bilmiyorlar ki, asıl acınması gereken kendileridir.
Kokuların en güzeli gönül kokusudur; çünkü o koku, Rabbin kokusudur. O kokuyu mükellef sofralarda, son model araçlarda, villalarda, yalılarda bulamazsınız. O koku, kırık gönüllerde, mağlup ruhlarda bulunur.
O kokunun izini sürmek için nice canlar düştü yollara. Kimileri çölleri mekan edindi, kimileri de dağları, ovaları.
O koku, kimi zaman bir çöl rüzgarına binerek geldi, kimi de mağaralardan fışkırdı vadilere.
O kokuyu duyanlardan bazıları, misk geyiği gibi, kendini uçurumdan aşağı bıraktı. Yıllar yılı mağaralarda alnı secdelere çakıldı, kimilerinin de.
Evime geliyorum, belki duyarım o kokuyu diye. Evinin bir köşesinde o kokudan bir kitle bulunuyorsa, ne mutlu sana. “Mutluluk” diyordun, işte mutluluğun sırrı bu kokudur.
Bu koku diriltici kokudur; bu koku, var edici kokudur.
Kır kibir bardağını, çal yere umutsuzluk testini. Katran yürekli insanlardan uzak dur. Yenilgini önemse. Göreceksin ki, gönül miskin çevreyi tutacak, nice canlar o kokuyla dirilecek.
Oysa, kokularımız diriltici değil, bilakis öldürücü. “Zafer”imizi kutlamak için bize yanaşanlar, zift dolu yürekliğimizin iğrenç kokularına maruz kalıyorlar.
Mağlubiyetimize yanaşan yok. Dost, mağlubiyetin doğurduğu çocuktur. Düştüğün zaman kalbine eğil, orda dostun kokusunu duyacaksın..
Ey varlık hapsinde, etrafını altınlarla, gümüşlerle donatmaya çalışan kalp. Sonra sen nasıl kırılacak ve “gönül” olacaksın.
Kimi zirveye tırmanınca mutlu olur, kimi de kuyuya düşünce. Nemrut, “tanrı”yı vurmak için göklere yükselmiş ve “ululuğunu” ilan etmişti. Yusuf ise kuyuda ermişti sonsuzluğun sırrına. Nemrut, bir topal sineğe rezil olmuştu, Yusuf ise Mısır’a sultan. Biri, kırılmayan, taş kalbe yenik düşmüştü; öbürü kırık kalbinin derinliklerinde manalar devşirmişti. Birinin kokusu “Nemrut” diye kokuyordu, diğerinin kokusunu sabah rüzgarı, “Yusuf Yusuf” diye bütün aleme dağıtıyordu.
Ey gönül, sen hiç kuyuya düşmemişsen, sana “Yusuf” nasıl diyeyim?
Ey gönül, sen hiç secdede miraca vasıl olmamışsan, sana Ahmed’in kokusu nasıl ulaşsın?
Ey gönül, sana sıra sıra çarmıhlar dizilmemişse, İsa nefesinin diriltici kokusunu doya doya içine çekebilir misin?
Ey gönül, başın yere düşmemişse, Hüseyni zaferler seni nasıl selamlasın?
Ey gönül, senden önceki kırık gönüllerin şifresini çözememişsen, cennet kokularını nasıl duyarsın?
Ey gönül, sana deli desinler, divane, mecnun desinler; sana mağlup desinler, yenilginin zillet içindeki çocuğu desinler. Fakat ey gönül, sana, zaferin sarhoşu demesinler. Sana, “kalbini kıramadı” demesinler.
Ey gönül, haydi yenilgini mübarek kıl. Kır kalbini ve “gönül” ol. Kokular devşir cennetten; hatta daha ötelerden

Ey gönül, “GÖNÜL” ol!

Çiçeklerle hoş geçin,balı incitme gönül.
Bir küçük meyve için,dalı incitme gönül..
Başın olsada yüksek,gözün enginde gerek,
Kibirle yürüyerek,yolu incitme gönül...

Mevla verince azma,geri alınca kızma,
Tüten ocağı bozma,külü incitme gönül..
Dokunur gayretine,karışma hikmetine
Sahibi hürmetine,kulu incitme gönül..
Konuşmak bize mahsus,olsada bir güzel süs,
Ya hayır de,ya da sus,dili incitme gönül


Sevmekten geri kalma,yapan ol,yıkan olma
Sevene diken olma,gülü incitme gönül..

....alinti

Resimli Dua


Dua-i Şahmeran ( Şahmeran Duası )


Dua-i Şahmeran ( Şahmeran Duası )

Allahu la ilahe illa Huvel Hayyul Kayyum! Allahu la ilahe illa Huvel aliyyul Hakim. Allahu la ilahe illa huves Semiul Alim. Allahu la ilahe illa HuverRahmanürrahim. Allahu la ilahe illa Huvel Vahidul Ehad. Allahu la ilahe illa Huvel Ferdül Varid Allahu la ilahe illa Huve Raifur Rahim. Allahu la ilahe illa Huvel Aziz'ur Rahim. Allahu la ilahe illa HuvezZahirul Balınu.Allahu la ilahe illa Huvel AhadusSamedu. Allahu la ilahe illa Huvel Fettah'ul Alim. Allah'u la ilahe illa Huvel Aziz'ul Alim. Allahu la ilahe illa Huvel Hannal'ul Mennan'ul Deyyan. Allau la ilahe illa Huvel Adir'ul Kahiru. Allahu la ilahe illa Huver-Rafiul Alim. Allahu la ilahe illa Huver-Rabbül arş'il Azim. Allahu la ilahe illa Huvel Melikul Kuddüs. Allahu la ilahe illa Huvel Hamdul Mubin. Allahu la ilahe illa Huvel Bais'ul Varis. Allahu la ilahe illa Huvel Esmaül Hüsna. Huvel Hayy'u la ilahe illa Huve Fadi'u Muhlisine Lehuddiyn. Subhane birahmetike ya erhamerrahimin. Velhamdü'lillahi Rabbil alemin.

-----------------------
İş bu Şahmeran duasını her kim ki kısmet için okursa kısmeti açılır, satılmayan malı için okursa en kısa bir zamanda malı satılır.Herhangi bir niyet için okunsa ol niyeti hasıl olur.

ALINTIDIR

27 Aralık 2009 Pazar

Günaydınım...Günümü aydın edenim



Günaydınım.. Günümü aydın edenim..
Gözlerimi açınca Sen varsın yanı başımda
Seninle uyanmak ne güzel.. karanlıklardan..
Yüzümde şükre vesile bir tebessüm olur,
Seninle başlayan her günün sabahında
Yüreğimi teslim ettiğim.. yüreğimin sahibi..
Kalbimi Senden başkasına bırakmadın bu sabah da..
Kalbim Seninle dolu yine

Adın yüreğimde uyanmak ve adın ile inşirah bulmak
Beni hayata bağlayan Senin Sevdan..
Bana hayatı veren Sensin..
Hayatım Senin..
Her zerre gibi bende Seninim..
Kalbim Seni anar.. andıkça Sevdan ile yanar..
Sen ol demeseydin olmazdım
Varettin varlığına aşikar eyledin
Sebeb-i varlığımı emir buyurduğun nimetlerle güzelleştirdin

Sen ki kulluğa layık gördün beni, emrin başım üstüne..!
Sen ki gel dedin bana.. gelmem mi..
Sen ki lutfeyledin.. bilmem mi..
Ben ki misafirinim bu dünyada, sahiplenmekten çekinmem mi..
Sen ki beni önemseyen, kendine kul eyleyen,
Sen ki yalvarışımı yakarışımı duymak isteyen Rabbul Alemin..
Ben ki lutfunla can bulan bir nefes,
Ben ki aczim ile şükrümle el açan kulunum!
Ellerim hep açık istemekte,
Varlığımı rızanın yollarına kurban eyle..!

Kalbim Seni anar..
Varedişinle var olan bedenimi tarifsiz bir huzur kaplar..
"Rüzgar esmeyince dal sallanmaz, Allah demeyince kalp uyanmazmış"
Kalbim uyanır adını andıkça
Anmayan kalbin hali ne olur zifiri karanlıklarda
Seninle uyanır kalbler, seninle diri kalır bu bedenler..
Seninle kurtulur karanlıkların kuytusundan..
Anmazsam karanlık... Anmazsam Senden uzakta zulümdur dünya bana..
Karanlıkların kuytusunda bırakma Ya Rabbim..
Sensizlik zindanında mahkum etme bizleri..

Adını anmayan kalbi neyleyim..
Bu yürek emanet bu bedene, Senden gayrısını doldurursa içine, emaneti nasıl teslim edeyim..
Kalbimi Senin ile atmaya.. Seninle can bulup, Sana koşmaya aşikar eyle bedenimi..
Varlığımı rızanın yollarına kurban eyle..
Kalbime her daim adını andır.. her daim aşkın ile yandır Ya Rabbim..
Amin..

Alıntı

İLİM YAKARIŞI

Ey bilgilerin ve sırların Sahibi;
Senden bütün çaresizliğimle ve ihtiyacımla ilim istiyorum. Bilgisizliğimden ve cehaletimden beni kurtarmanı diliyorum.
Öğrenebilmek için çırpınıyorum; ama, hafızam ancak Senin izin verdiğin kadar bana yardımcı oluyor. Ben evrene serpiştirdiğin sırlarına muhtacım, bana öğreteceklerine muhtacım.
Sen bal yapmakla görevlendirdiğin arıya, balı nasıl toplayacağım daha doğmadan öğrettin. Sen bir ördek yavrusuna doğar doğmaz nasıl yüzeceğini öğrettin. Sen Senden istemesini bilmeyen pek çok varlığa, müthiş bilgiler ve yetenekler kazandırdın.
Ben ise, şimdi huzurunda bütün çaresizliğimle boynumu büküp Sana yalvarıyorum. Onlar konuşamadıkları için, isteyeme-den aldılar. Ben ise bütün içtenliğimle Senden diliyorum. Lütfen bana sınırsız ilminden bağışla. Bana ilme ihtiyacımı öğrettiğin gibi, benim ilmi istememi yarattığın gibi, benim ilmi öğrenmemi de, öğrendiğimi yaşamamı da yarat.
Beni, Seni tanımayan, kalbi kirli, basit ve karanlık bir cahil olarak yaşatma dünyada.
Beni, öğrettiğin ilimle ruhlarını Ay gibi parlattığın kulların gibi ilimle donat. Ben öğrenmek istiyorum. Ben ölümüme kadar ilim öğrenmeye çalışmak, Yaratılış gayeme uygun yaşamak istiyorum.
Boş zamanlarımda değersiz dedikodulardan ve gereksiz meşguliyetlerden kurtulmak istiyorum. Mümkün olan her uygun zamanimi, öğrenmeme izin vereceğin ilimlerle meşgul olmanın zevkiyle doldurmak istiyorum. Fakat, nefsime söz dinletemiyorum. Ben, beni yönetemiyorum. Ben, bana ruhumun yapmak istediğini yaptıramıyorum.
Bu zulümler ve gafletler asrında yorgunum, güçsüzüm. Lütfen rahmetinle beni destekle, irademi güçlendir; bana bilgiyi, ilimle meşguliyeti ve öğrendiğimi yaşamayı sevdir.
Bana sırlarını öğret. Bana, Seni daha iyi tanıma fırsatı ver. Ey her şeyi bilen Allah'ım, ey isteyenlere öğretmek isteyen ! Allah'ım, Sana daha içten nasıl yalvarabilirim! Bilmiyorum.
Dr.Muhammed Bozdağ

Dua


Unutkanlık ve Psikolojik Sıkıntılar İçin Dua


Hafızayı Kuvvelendirmek için.


Hafızayı Kuvvelendirmek için.

Hafızayı Kuvvelendirmek için.

Hafızayı Kuvvelendirmek için.


Unutkanlıktan kurtulmak ve zekanın açılması için bu dua okunur.


Unutkanlıktan kurtulmak ve zekanın açılması için bu dua okunur.

"Bismillahirrahmanirrahim, Ferdün, Hayyün, Kayyumun, Hakemun, Adlün, Kuddüsün. İyyake na'büdü ve iyyakenesta'in. İnna fetehna leke fethen mubina" Dokuz defa okunacak.

"Ya kebirü entellezi la tehdil ukulü livasfi azameti." Bin defa okunacak.

Sonra : "Subhane rabbiyel a'la." denecek. Sonra, "Sübhane minennaril eflaki, biezkaril emlaki kema tüskinül arza biezkarizzakirine, kale li ezkari himiletin lil mahmuline, ve meskenetin lil miskinine, ve muherriketin lil mutehharrikine, sübhane men hüve külle yevmin hüve fi şe'nin." okunacak.

Bundan sonra ihtiyaç neyse o söylenecek ve şunlar okunacak.: "Ya ğıyasel müsteğisine vela havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim." (Mecmuatül Ahzab)

Hz. İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Hz. Ali İbnu Ebî Tâlib (radıyallâhu anh) Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a gelerek: "Annem ve bâbam sana kurban olsun, şu Kur'an göğsümde durmayıp gidiyor. Kendimi onu ezberleyecek güçte göremiyorum" dedi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ona şu cevabı verdi: "Ey Ebûl-Hüseyin! (Bu meselede) Allah'ın sana faydalı kılacağı, öğrettiğin takdirde öğrenen kimsenin de istifade edeceği, öğrendiklerini de göğsünde sabit kılacak kelimeleri öğreteyim mi?"

Hz. Ali (radıyallâhu anh): "Evet, ey Allah'n Rasûlü, öğret bana!" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber şu tavsiyede bulundu:

"Cuma gecesi (perşembeyi cumaya bağlayan gece) olunca, gecenin son üçte birinde kalkabilirsen kalk. Çünkü o an (meleklerin de hazır bulunduğu) meşhûd bir andır. O anda yapılan dua müstecabtır. Kardeşim Ya'kub da evlatlarına şöyle söyledi: "Sizin için Rabbime istiğfâr edeceğim, hele cuma gecesi bir gelsin." Eğer o vakitte kalkamazsan gecenin ortasında kalk. Bunda da muvaffak olamazsan gecenin evvelinde kalk. Dört rek'at namaz kıl. Birinci rek'atte, Fâtiha ile Yâsin sûresini oku, ikinci rek'atte Fâtiha ile Hâmim, ed-Duhân sûresini oku, üçüncü rek'atte Fâtiha ile Eliflâmmîm Tenzîlü'ssecde'yi oku, dördüncü rek'atte Fâtiha ile Tebâreke'l-Mufassal'ı oku. Teşehhüdden boşaldığın zaman Allah'a hamdet, Allah'a senayı da güzel yap, bana ve diğer peygamberlere salât oku, güzel yap. Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar ve senden önce gelip geçen mü'min kardeşlerin için istiğfat et. Sonra bütün bu okuduğun duaların sonunda şu duayı oku:

"Allahım, bana günahları, beni hayatta baki kıldığın müddetçe ebediyen terkettirerek merhamet eyle. Bana faydası olmayan şeylere teşebbüsüm sebebiyle bana acı. Seni benden râzı kılacak şeylere hüsn-i nazar etmemi bana nasîb et. Ey semâvât ve arzın yaratıcısı olan celâl, ikram ve dil uzatılamayan izzetin sâhibi olan Allahım. Ey Allah! ey Rahman! celâlin hakkı için, yüzün nuru hakkı için kitabını bana öğrettiğin gibi hıfzına da kalbimi icbâr et. Seni benden razı kılacak şekilde okumamı nasîb et. Ey semâvât ve arzın yaratıcısı, celâlin ve yüzün nuru hakkı için kitabınla gözlerimi nurlandırmanı, onunla dilimi açmanı, onunla kalbimi yarmanı, göğsümü ferahlatmanı, bedenimi yıkamanı istiyorum. Çünkü, hakkı bulmakta bana ancak sen yardım edersin, onu bana ancak sen nasib edersin. Herşeye ulaşmada güç ve kuvvet ancak büyük ve yüce olan Allah'tandır."

Ey Ebû'l-Hasan, bu söylediğimi üç veya yedi cuma yapacaksın. Allah'ın izniyle duana icâbet edilecektir. Beni hak üzere gönderen Zât-ı Zülcelâl'e yemin olsun bu duayı yapan hiçbir mü'min icâbetten mahrum kalmadı."

İbnu Abbâs (radıyallâhu anhüma) der ki: "Allah'a yemin olsun, Ali (radıyallâhu anh) beş veya yedi cuma geçti ki Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a aynı önceki mecliste tekrar gelerek:

"Ey Allah'ın Resûlü! dedi, geçmişte dört beş âyet ancak öğrenebiliyordum. Kendi kendime okuyunca onlar da (aklımda durmayıp) gidiyorlardı. Bugün ise, artık 40 kadar âyet öğrenebiliyorum ve onları kendi kendime okuyunca Kitabullah sanki gözümün önünde duruyor gibi oluyor. Eskiden hadisi dinliyordum da arkadan bir tekrar etmek istediğimde aklımdan çıkıp gidiyordu. Bugün hadis dinleyip sonra onu bir başkasına istediğimde ondan tek bir harfi kaçırmadan anlatabiliyorum.

Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bu söz üzerine Hz.Ali (radıyallâhu anh)'ye: "Ey Ebû'l-Hasan! Kâbenin Rabbine yemin olsun sen mü' minsin!" dedi." (Tirmizî, Daavât 125, (3565).

Cevap 2:

Zekanın açılması, hafızanın gelişmesi için dua okumanın yanında, maddi tedbirlere uymak ve yapılan işin gereklerini yerine getirmek gerekir. Dersine çalışması gereken bir öğrenci sadece diliyle değil haliyle ve bedeniyle de dua etmelidir. Buna fiili dua denilmektedir. Üzerine düşen görevi hakkıyla yerine getirdikten sonra diliyle dua etmek de kavli duadır. İki kanatlı bir kuş gibi, hem fiili hem de kavli duayı beraber yapmakla istediği yere uçabilecektir.

Ayrıca öğrendiklerini unutmamak ve onları korumak için de bazı tedbirler almalıdır. Çünkü unutkanlığa sebep olan konular vardır. Bunlardan sakınmak gerekir. Bazılarını kısaca söyleyelim:

1- Harama bakmak.
2- Haramla beslenmek.
3- Zihni çok yoracak olan gereksiz şeylerle doldurmak. Televizyon, bilgisayar gibi.
4- Aşırı derecede bedene zarar verecek kadar cinsel ilşkiye girmek. Özellikle kendi kendine tatmin olmak.
5- Zihnin sürekli çalışmasını engelleyecek kadar boş durmak. Unutkanlıktan kurtulmak için bu dua okunur.

Alıntı...

26 Aralık 2009 Cumartesi

Aşure günü ve gecesi


Muharrem ayının onuncu günü Aşure günüdür. Muharrem ayı, Kur’an-ı kerimde, kıymet verilen dört aydan biridir. Muharremin birinci günü oruç tutmak, o senenin tamamını oruç tutmak gibi faziletlidir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Ramazandan sonra en faziletli oruç, Muharrem ayında tutulan oruçtur.) [Müslim]

Bu ayın en kıymetli gecesi de Aşure gecesidir. Allahü teâlâ, birçok duaları Aşure günü kabul etmiştir. Hazret-i Âdem’in tevbesinin kabul olması, Hazret-i Nuh’un tufandan kurtulması, Hazret-i Yunus’un balığın karnından çıkması, Hazret-i İbrahim’in ateşte yanmaması, Hazret-i İdris’in canlı olarak göğe çıkarılması, Hazret-i Yakub’un, oğlu Hazret-i Yusuf’a kavuşması, Hazret-i Yusuf’un kuyudan çıkması, Hazret-i Eyyüb’ün hastalıktan kurtulması, Hazret-i Musa’nın Kızıl denizi geçmesi, Hazret-i İsa’nın doğumu ve ölümden kurtulup, diri olarak göğe çıkarılması Aşure günü oldu.

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Aşure günü Nuh aleyhisselamın gemisi, Cudi dağına indirildi. O gün Nuh ve yanındakiler, Allahü teâlâya şükür için oruçlu idiler. Hayvanlar da hiç bir şey yememişti. Allahü teâlâ denizi, beni İsrail için, aşure günü yardı. Yine Aşure günü Allahü teâlâ Adem aleyhisselamın ve Yunus aleyhisselamın kavminin tevbesini kabul etti. İbrahim aleyhisselam da o gün doğdu.) [Taberani]

Öteden beri Kureyş de, Resulullah da Aşure günü oruç tutardı. Medine’ye gelince de yine o gün oruç tuttu ve tutulmasını emretti. (Buhari, Müslim, Tirmizi, Ebu Davud)

Medine’de aşure günü oruç tutan Peygamber efendimiz, Yahudilerin de oruç tuttuklarını gördü. (Niye oruç tutuyorsunuz?) diye sordu. Onlar da, (Allah’ın İsrail oğullarını düşmanından kurtardığı bir gündür, Musa bu günde oruç tuttuğu için) dediler. Resulullah efendimiz de, Müslümanların bugün oruç tutmalarının sebebini anlatmak için, (Ben Musa aleyhisselama sizden daha layıkım) buyurdu. (Buhari, Müslim, Ebu Davud)

Bugün yapılacak işler:
1- Aşure günü oruç tutmak sünnettir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Aşure günü oruç tutanın, bir yıllık günahları affolur.) [Müslim, Tirmizi, İ. Ahmed, Taberani]

(Aşure günü oruç tutan o yıl tutamadığı [nafile] oruçlarının sevabına kavuşur.) [Deylemi]

(Aşure günü bir gün önce, bir gün sonra da tutarak Yahudilere muhalefet edin.) [İ.Ahmed]

(Aşurenin faziletinden faydalanın! Bu mübarek günde oruç tutan, melekler, peygamberler, şehidler ve salihlerin ibadetleri kadar sevaba kavuşur.) [Şir’a]
[Yalnız Aşure günü oruç tutmak mekruhtur. Bir gün öncesi veya bir gün sonrası ile tutmalı!]

Peygamber efendimiz bir gün öğleye doğru buyurdu ki:
(Herkese duyurun! Bugün bir şey yiyen, akşama kadar yemesin, oruçlu gibi dursun! Bir şey yemeyen de oruç tutsun! Çünkü bugün Aşure günüdür.) [Buhari, Müslim, Ebu Davud]

Peygamber efendimiz, bugün bir hurmayı mübarek ağzında ıslatıp çocukların ağzına verirdi. Çocuklar, Resulullahın mucizesi olarak akşama kadar bir şey yiyip içmezlerdi. Bugün bazı hayvanların bile bir şey yemediği bildirilmiştir. Bir avcı, Aşure günü, bir geyik yakaladı. Geyik, yavrularını emzirip akşamdan sonra dönmek üzere, avcının izin vermesi için, Resulullah efendimizden, şefaat istedi. Avcı, geyiğin akşama kalmadan hemen gelmesini isteyince, geyik, (Bugün Aşure günüdür. Bugünün hürmetine yavrularımızı emzirmeyiz. Onun için akşamdan sonra gelmek için izin istedim) dedi. Bunu duyan avcı, geyiği Resulullaha hediye etti. O da, geyiği serbest bıraktı.

2- Sıla-i rahim yapmalı. Yani akrabayı ziyaret edip, hediye ile veya çeşitli yardım ile gönüllerini almalı. Hadis-i şerifte, (Sıla-i rahmi terk eden, Aşure günü akrabasını ziyaret ederse, Yahya ve İsa’nın sevabı kadar ecre kavuşur) buyuruldu. (Şir’a)

3- İlim öğrenmeli! Hadis-i şerifte, (Aşure günü, ilim öğrenilen veya Allahü teâlâyı zikredilen bir yerde, biraz oturan, Cennete girer) buyuruldu. Bu gece ilim olarak, ehl-i sünnete uygun bir kitap, [mesela İslam Ahlakı veya Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye] okumalıdır. Ayrıca Kur’an-ı kerim okumalı, kazası olan kaza namazı kılmalı. (Şir’a)

4- Sadaka vermek sünnettir, ibadettir. Hadis-i şerifte, (Aşure günü, zerre kadar sadaka veren, Uhud dağı kadar sevaba kavuşur) buyuruldu. (Şir’a)

(Bugün aşure ibadet) diye aşure pişirmek günahtır. Aşurenin bugüne mahsus ibadet olmadığını bilerek, bugün aşure veya başka tatlı yapmak günah olmaz, sevap olur. Bu inceliği iyi anlamalı. Tedavi niyetiyle sürme çeken bugün de sürmelenebilir. Hadis-i şerifte, (Aşure günü ismidle sürmelenen, göz ağrısı görmez) buyuruldu. (Hakim)

5- Çok selam vermeli. Hadis-i şerifte, (Aşure günü, on Müslümana selam veren, bütün Müslümanlara selam vermiş gibi sevaba kavuşur) buyuruldu. (Şir’a)

6- Çoluk çocuğunu sevindirmeli! Hadis-i şerifte, (Aşure günü, aile efradının nafakasını geniş tutanın, bütün yıl nafakası geniş olur) buyuruldu. (Beyheki)

7- Gusletmeli. Hadis-i şerifte, (Aşure günü gusleden mümin, günahlardan temizlenir) buyuruldu. (Şir’a)
[Bu sevaplar, itikadı düzgün olan, namaz kılan ve haramlardan kaçan mümin içindir. Bunlara riayet etmeyen kimse, Aşure günü, bir değil, defalarca gusletse, günahları affolmaz.]

Hazret-i Hüseyin, 10 Muharremde şehid edildi. O yüce imamın şehid edilmesi, elbette bütün müslümanlar için büyük musibet ve üzüntüdür. Hazret-i Ömer, Hazret-i Osman, Hazret-i Ali ve Hazret-i Hamza’nın şehid edilmeleri de, böyle büyük musibet ve üzüntüdür. Fakat, Peygamber efendimiz, Hazret-i Hamza’nın şehid edildiği günün yıldönümlerinde matem [yas] tutmadı. Matem tutmayı da emretmedi. Matem yasak olmasaydı, herkesten önce Peygamber efendimizin ölümü için matem tutulurdu. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Matem tutan, ölmeden tevbe etmezse, kıyamette şiddetli azap görür.) [Müslim]

(İki şey vardır ki, insanı küfre sürükler. Birincisi, birinin soyuna sövmek, ikincisi, ölü için matem tutmaktır.) [Müslim]

dinimizislam.com

25 Aralık 2009 Cuma

CUMA DUASI Hayırlı Cumalar

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM...

LAİLAHE İLLALLAH CUMANIN SEBEBİYLE,MUHAMMEDÜRRESULULLAH GEREK YÜZÜN GÖLGESİYLE,DÜNYA VE AHİRET MURADIMI VER,MELEKLER DUASIYLA.YA VEDÜDÜM ENTE MAKSUDUM.KULHUVALLAHÜ EHAD BİNBİR İSMİNDEN MEDET, YETİŞ MUHAMMED
KULHUVALLAHÜ EHAD BİNBİR KERE YA SAMED.CENNET KAPILARINI AÇ,BENİM GÜNAHIMDAN GEÇ.BENİM GÜNAHIM VAR İSE,SENİN GİBİ HAKK'IM VAR.MUHAMMED ALEYHİSSELAM GİBİ DOSTUM VAR.İLAHİ KABRE VARDIĞIM GECE LÜTFEYLE YALNIZ KALDIĞIM GECE,BİLMEDİĞİMİ BİLDİR,KABRİMİ NUR İLE DOLDUR,KEVSER ŞARABINA KANDIR,ULU CEMALİNİ GÖSTER.ESTAĞFİRULLAH İSTİĞFARIN BEN ZAYIF GÜNAHKARIM.YA CELİL YA CABBAR SEN BAĞIŞLA GÜNAHIM.YA SATTAR,İLAHİ CENNET CEMALİNİ GÖSTER BANA,GECE GÜNDÜZ YALVARIRIM SANA,DÜNYA VE AHİRET MURADIMI VER BANA.RABBİM ALLAH,FİKRİM ZİKRULLAH,KALBİMDE RESULULLAH.EVVELİM ALLAH,AHİRİM ALLAH.LAİLAHE İLLALLAH MUHAMMEDÜRRESULULLAH.CUMA GÜNÜMÜZ VAR,İSLAM DİNİMİZ VAR.MUHAMMED GİBİ ŞAHIMIZ VAR.ALLAH DEDİM DOSTUM,99 İSMİNE MÜHÜR VURDUM ÜSTÜNE.ESTAĞFİRULLAH VE ETÜBÜ İLEYK.SIRRIM SÜBHANIM ALLAH,DERDİM DERMANIM ALLAH.GAFİL KULUNA GAM DÜŞMÜŞ YETİŞ İMDADIMIZA YA MUHAMMED.KULHUVALLAHÜ EHAD BİNBİR KERE YA SAMED.KEREMLER KANİ MUHAMMED.UMARIZ SENDEN ŞEFAAT.LAİLAHE İLLALAHTIR SÖZÜM,İHLAS-I ŞERİFTE YÜZÜM,AYETEL KÜRSİ HAKKI İÇİN SEN KABUL EYLE SÖZÜM.BUGÜN CUMA GÜNÜDÜR,DİNİM İSLAM DİNİDİR.DİNİM İSLAM DİNİ OLDUĞUNA,YEDİ BİNİN HIFZINA MÜHÜRLEDİM ÜSTÜNE.LAİLAHE İLLALLAH ÜÇ MURADIM VAR: ALLAH BİRİ,CENNET BİRİ,IRMAK BİRİ.DİDARINI AÇ CEMALİNİ GÖSTER. YA RESULULLAH, YA RABBENA HER HALİM MALUMDUR SANA.GECE GÜNDÜZ YALVARIRIM BEN SANA,DAİMA MUHTACIM CEMALİNİ GÖSTER BANA.CENNETİNE DAVET ET.ALLAHIM KANAAT,KABRİMİZDE RAHATLIK,SIRAT TA SELAMET,TATLI CANIMIZ SANA EMANET.SON NEFESİMİZDE SELAMETLER İHSAN EYLE,KABİR SUALİMİZİ VE DUALARIMIZI ASAN EYLE,CENNETİNLE CEMALİNİ CÜMLEYLE BERABER BANA DA NASİP EYLE.LAİLAHE İLLALLAH SELALAR DUASI İÇİN,MUHAMMEDÜRRESULLULLAH ARŞ-I ALA GÖLGESİ İÇİN,HASTALARA ŞİFA,CÜMLEYİ HASRETLERİNE KAVUŞTUR,MURATLARINA ERDİR SELALAR DUASI İÇİN. BİR ALLAH İSMİN, YA RESULLULLAH, YA CELİL ETME SEFİL.GÖNDER DELİL.İLAHİ YA RABBİ,HACETİMİZİ RAHMET DERYASINA ULAŞTIR,DUAYA AÇILAN ELLERİ İCABETE ERİŞTİR.ALLAHIM SENDEN BAŞKA KİMSEMİZ YOKTUR.LAİLAHE İLLALAH ARŞ-I ALAYA,MUHAMMEDÜRRESULULLAH ŞÜKÜR MEVLAYA.GANİ YA ALLAH DUALARIMIZIN KABUL OLMASINI İSTERİM.YA RABBİ YA RABBENA HERHALİM MALUMDUR SANA.İNAYET EYLE YÜZBİN KERE HAMD EDERİM SANA.CENNETİ ALA DA CEMALİNİ GÖSTER BİZE.LAİLAHE İLLALAH GÜNAHLARIMIZI AF EYLE.MUHAMMEDURRESULULLAH MAKAMIMIZI NUR EYLE.İLAHİ YA RABBİM SON NEFESİMDE KENDİME HAKİM OLMADIĞIM ZAMAN BU DUAMI SANA EMANET EDERİM,ERDE GEÇTE,DAĞDA,TAŞTA SEN YETİŞTİR.YA MUHAMMED SELATÜ SELAYA YOLLADIM MEVLA YA. SEN BENİM MURADIMI VER ALLAHIM GELECEK CUMAYA.LAİLAHE İLLALLAH KALBİMİZİ KARARTMA ,LAİLAHE İLLALLAH RIZKIMIZI AZALTMA,LAİLAHE İLLALLAH KABRİMİZİ DARALTMA,SENDEN BAŞKA KAPI ARATMA,LAİLAHE İLLALLAH İMANLA SABIR,MUHAMMEDÜRRESULULLAH AZAPSIZ KABİR.ALLAHIM BİZİ AF EYLE,RIZKIMIZI BOL EYLE,KABRİMİZİ NUR EYLE.KABRE GİRDİĞİM ZAMAN SUAL MELEKLERİNİ ASAN EYLE.EVVELİM ALLAH,AHİRİM ALLAH,KALBİMDE BEYTULLAH.LAİLAHE İLLALLAH MUHAMMEDÜRRESULULLAH.EŞHEDÜENLA İLAHE İLLALLAH VE EŞHEDÜ ENNE MUHAMMEDEN ABDÜHÜ VE RESULÜHÜ DİYEREK ÇENE KAPAMAK NASİP EYLE YA RABBİ.ALLAHIM ŞEYTANIN ŞERRİNDEN,DÜŞMANIN MEKRİNDEN,BİLHASSA NEFSİMİZİN ŞERRİNDEN,KABİRDEKİ YILANLARDAN,ÇİYANLARDAN,ÖLÜMÜN DEHŞETİNDEN,KABRİN VAHŞETİNDEN,SIRATIN ZULMETİNDEN MUHAFAZA EYLE.ÖLÜMÜN HAYIRLISINI,ÜÇ AYLARIN BİRİSİNİ,YASİN İN YARISINI OKURKEN ÖLMEK NASİP EYLE YA RABBİM......EL FATİHA....MEASSALEVAT....

24 Aralık 2009 Perşembe

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİİM ALLAHIM,

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİİM

ALLAHIM,
yine isimlerinle sana nida edip yalvarıyor,arz-ı niyaz ediyorum.

Ey kainat sofrasında maddi manevi bütün nimetler kendi ikramı olan,her zaman ikramda bulunan
MÜKRİM.

Ey herşey kendisini tazim eden,azameti bütün mevcudatı kaplayan,bütün asarı azametine delil olan
MUAZZAM.

Ey mahlukatına, hesaba gelmez çeşit çeşit her taifeye münasip lezzetli şirin nimetler veren
MÜ'NİM.

Ey sual edilen her haceti, lazım olan her nimeti,arzu edilen herşeyi veren
MU'Tİ.

Ey nihayetsiz hazineleinden dilediğini maddi manevi varlıklı kılan,hacetleri gideren
MUĞNİİ.

Ey mahlukatı yoktan var edip hayat ihsan eden,hayatlara hayat katan,ölüleri dirilten MUHYİİ.

Ey herşeyi maddesiz mayesiz taklitsiz örneksiz yoktan var edip başlatan MÜBDİ'.

Ey dilediğini razı eden,rızaya mucib her şey elinde bulunan,mahlukatı rahmetiyle memnun eden,iyiylik yapanı cok sevapla hoşnut eden MURZİİ.

Ey kendisine sığınanları tehlikelerden,kötülüklerden kurtarıp necat veren
MÜNCİ.

Ey iyilik ve ihsanı bol olan,güzellikle muamele eden,herşeyi en iyi surette yapan
MUSİN.

Sen aczden ve şerikten,kusurdan münezzeh ve mukaddessin.Senden başka ilah yok ki bize imdad etsin.El-aman el-aman!.Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
Bize bugün efendimizle birliğkte yaşamayı nasip eyle..
amin..

AHDE VEFA

Hz. Ömer arkadaşlarıyla sohbet ederken, huzura üç genç girerler. Derler ki :
-Ey halife, bu aramızdaki arkadaş bizim babamızı öldürdü. Ne gerekiyorsa lütfen yerine getirin.

Bu söz üzerine Hz. Ömer suçlanan gence dönerek :
-Söyledikleri doğru mu diye sorar.

Suçlanan genç der ki :
-Evet doğru.

Bu söz üzerine Hz Ömer anlat bakalım nasıl oldu diye sorar. Genç anlatmaya başlar:
- Ben bulunduğum kasabada hali vakti yerinde olan bir insanım. Ailemle beraber gezmeye çıktık, kader bizi arkadaşların bulunduğu yere getirdi. Affedersiniz hayvanlarımın arasında bir güzel atım var ki dönen bir defa daha bakıyor. Hayvana ne yaptıysam bu arkadaşların bahçesinden meyve koparmasına engel olamadım. Arkadaşların babası içerden hışımla çıktı atıma bir taş attı, atım oracıkta öldü. Nefsime bu durum ağır geldi, ben de bir taş attım, babası
öldü. Kaçmak istedim fakat arkadaşlar beni yakaladı, durum bundan ibaret, dedi.

Hz Ömer:
-Söyleyecek bir şey yok, bu suçun cezası idam. Madem suçunu da kabul ettin, dedi.

Bu sözden sonra delikanlı söz alarak:
-Efendim bir özrüm var, diyerek konuşmaya başladı:
-Ben memleketinde zengin bir insanım, babam, rahmetli olmadan bana epey bir altın bıraktı. Gelirken kardeşim küçük olduğu için saklamak zorunda kaldım. Şimdi siz bu cezayı infaz ederseniz yetimin hakkını zayi ettiğiniz için Allah(cc) indinde sorumlu olursunuz, bana üç gün izin verirseniz ben emaneti kardeşime teslim eder gelirim, bu üç gün içinde yerime birini bulurum, der.

Hz. Ömer der ki:
-Bu topluluğa yabancı birisin, senin yerine kim kalır ki?

Sözün burasında genç adam ortama bir göz atar, der ki:
-Bu zat benim yerime kalır. O zat Hz. Peygamber Efendimizin (sav) en iyi arkadaşlarından, daha yaşarken cennetle müjdelenen Amr Ibni As' dan başkası değildir.

Hz. Ömer Amr'a dönerek:
-Ey Amr, delikanlıyı duydun, der.

O yüce sahabe:
-Evet, ben kefilim, der ve genç adam serbest bırakılır. Üçüncü günün sonunda vakit dolmak üzere ama gençten bir haber yoktur. Medine'nin ileri gelenleri Hz. Ömer'e çıkarak gencin gelmeyeceği, dolayısıyla Amr Ibni As'a verilecek idam yerine maktulün diyetini vermeyi teklif ederler, fakat gençler razı olmaz ve babamızın kanı yerde kalsın istemiyoruz derler.

Hz. Ömer kendinden beklenen cevabı verir der ki:
-Bu kefil babam olsa fark etmez cezayı infaz ederim.

Hz Amr Ibni As ise tam bir teslimiyet içerisinde der ki:
-Biz de sözümün arkasındayız. Bu arada kalabalıkta bir dalgalanma olur ve insanların arasından genç görünür.

Hz. Ömer gence dönerek derki:
-Evladım gelmeme gibi önemli bir nedenin vardı neden geldin?

Genç vakurla başını kaldırır ve
(günümüz insani için pek de önemli olmayan):
-'AHDE VEFASIZLIK ETTI' demeyesiniz diye geldim der.

Hz. Ömer başını bu defa çevirir ve Amr Ibni As'a der ki:
-Ey Amr, sen bu delikanlıyı tanımıyorsun, nasıl oldu onun yerine kefil oldun?.

Amr Ibni As Allah kendisinden ebediyyen razı olsun,
vakurla kanımızı donduracak bir cevap verir:
-Bu kadar insanın içerisinden beni seçti.'İNSANLIK ÖLDÜ'
dedirtmemek için kabul ettim, der.

Sıra gençlere gelir, derler ki:
-Biz bu davadan vazgeçiyoruz.

Bu sözün üzerine Hz Ömer:
-Biraz evvel babamızın kani yerde kalmasın diyordunuz ne oldu da vazgeçiyorsunuz, der.

Gençlerin cevabı da dehşetlidir:
MERHAMETLİ İNSAN KALMADI' DEMEYESINIZ DİYE

23 Aralık 2009 Çarşamba

Kimsesizlerin Vekili!Ey âlemlerin Rabbi!

Kimsesizlerin Vekili!
Ey terbiye eden Rab!
Ey âlemlerin Rabbi!
Ey benim Rabbim!
Sen ki, yetim bulup barındıran Rahim’sin!
Sen ki; kalpleri kudret elinde tutan Kadir’sin!
Sen ki; kalpleri evirip çeviren Mukallib’sin!
İsim ve sıfatlarınla yüreğimden öyle bir yakala ki, senden gayrisine baktırma Rabbim.
Güzelliğinle öyle kuşat, öyle kuşat ki çirkinliklerin peşinden gidemez olsun Rabbim!
Öyle sev öyle sevdir, öyle sevdir ki, zehirli sevgileri tanımaz olsun Rabbim!
Ey mutlak bağış ve af sahibi olan Ğafur!
Ey tüm günahları sınırsız af ve bağışıyla tekrar tekrar affeden Ğaffar!
Ey sonsuz lütfü ve hilmiyle günahlarımızı azarlamadan başa kalkmadan affeden Ğafir. Bizleri affet!
Ey hesap gününde hataları affedeceğini umduğum tek zat!
Ey sınırsız rahmet sahibi olan yüceler yücesi. Bizleri affet!
Ey Zekiyy, Mutahhir olan Kuddus. Bizleri affet!
Ancak iman etmeyenler ümit kesermiş rahmetinden. Umut çiçeklerini soldurmadım hiçbir vakit. Rahman isminin tecellisiyle örttüm yüreğimi. Hafiz ismine emanet ettim korumaya gücüm yok kendimi. Şahit ol ki ben yalnız sana iman ettim.
Gözyaşlarıma tutunup affına geldim. Kabulün müdür Rabbim?
Kimsesizim. Kimsesizliğimle sana geldim. Şanına yemin ederim ki kimsem de olsa; yine sana, yalnız sana, hep sana gelirdim.
Kul olabildiğim anları topladım göğsünden zamanın. Zayi ettiğim anların hüsranıyla sana geldim.
“onlar hayvan gibidirler beklide daha aşağı” beyanınla titredim nice vakit. İnsan kalabilen yanımla sana geldim.
Seni unutmanın utancı, senin unutmayacağın müjdesiyle sana geldim.
Senin için olmayan gözyaşlarının çirkinliğidir yanaklarımdan akan. En zayıf halimle sana geldim.
Sana adanmayan nice sözler savurdu dudaklarım havaya. Çürüyen dilim gün geçtikçe ağırlaşıyor ağzımda. Dilimle ettiklerimin kefareti olsun diye sesimi dilsizlere infak ettim. İşte sana suskunluğumla geldim Rabbim.
Ardımda bıraktım senden gayri ne varsa.
Yüreğimi yanıma alıp geldim.

22 Aralık 2009 Salı

Elinde Birikmiş Dua'n Varsa Eğer...

Bir kutsal emanettir hayat dediğin.
Seni beklemeden sonsuza akar.
Mühlet biter ve başlar yolculuk. Dünya ki bir sihirli kuyu. En kuytusunda bir damla olsan da bütün yollar ölüme akar. Kaçmak mümkün değil ertelemek imkansız. Kader denen nazlı peri her an yanıbaşında hissettirmeden. Sözün bittiği yerde başlayan bir iç çekiştir bu. Duyguların kendinden geçtiği gönül diyarının bitap düştüğü nokta... Ötelerin ötesi. Göklerden gelen davet gideceğin tek adrestir aslında. Günler döner mevsimler değişir. Sen ise bir mevsimlik kuş misali uçarsın hicret zamanı geldiğinde...


Bir kutsal emanettir hayat dediğin.
Elinde birikmiş duaların varsa eğer...


Gurupta tezahür eden ihtişamın efsunuyla kendinden geçersin.


Bir kutsal emanettir hayat dediğin.
Elinde birikmiş duaların varsa eğer...



Alnındaki secde çiçeklerini toplayıp öyle gidersin. Sonra göklere yolladığın duaların yağmur misali dökülür göklerden rahmet olup. Tüm basamakları bir secde hızıyla geçip ulaşırsın en sevgiliye. Bir vuslat sevinci sarar ruhunu. Göklerin fevkindeki hislerin yağar üstüne. Benliğinin esrarı çözülür ve ten kafesi göçer gider yurduna. Tüm hüzzam ağıtlar seni söyler sonra. Merhametin senden fazlaysa ve heybende sevgi doluysa..
Elinde birikmiş duaların varsa vicdanının ayak sesleri götürür seni...
Gurupta tezahür eden ihtişamın efsunuyla kendinden geçersin.
Ve...
Mevsimlik bir kuş misali uçarsın hicret zamanı geldiğinde.


Elinde birikmiş duaların varsa ...


En derin uykular örtüsünü dünyanın üzerine yaydığı zaman bir sükunet yayılır ruhuna... İşte tam zamanıdır artık gerçeğe uyanmanın. Sıra dağlarla çevrili hayatta kendi dağını aşma gayretin şaha kalkar... Gayret atın tırıstadır.
Bu devir başka bir devir. Tefsiri mümkün olmayan hisler sarmış insanlığı. İnsan insanın kurdu. Değerlerin içi büyük bir çukur. Düşmüşüz en derin hiçliğe. En mutena duygular aleni serkeş. En kadim dostluklar kin kuşanıyor. İnsanın bir yüzü gördüğümüz. Birkaç yüzü var görmediğimiz. En savunmasız olduğun anda bir nisan akşamında meçhul iklimlere yol aldığımız sırlı dikenli yollar karşılar seni... Yorulur tükenirsin. Uzaktaki ölüm meleği yaklaşır yakınlaşır. Kendini bırakırsın sonsuzluğun kollarına.


Elinde birikmiş duaların varsa ...
Hicret zamanı geldiğinde...



Elinde birikmiş duaların varsa ...
Alnındaki secde çiçeklerini topla ve dağıt vadisi çiçeksiz gönüllere. Kışta kalmış yüreklere bahar ol. Kar ol karı erimiş dağlara.
Yorgun bulutların yağamadığı yağmur ol kurak gönüllere. Billur ırmakların testisi ol suya hasret dudaklara. Bir mevsimlik menekşe gibi düşme toprağın bağrına. Sonsuzluğa ayarlanmış yüreğini bile. Göklerin saramadığı zirvelerin ulaşamadığı en ıssız gönüllerin Kehkeşan’ı ol. Eyüp’ün sabrına eş olsun tahammülün. Her durağın ötesinde başka durak ol yolcusunu bekleyen... Merhametin senden önce yürüsün yollarda.
Elinde birikmiş duaların varsa eğer...


Bırak yüreğin bir secde hızıyla vuslata ersin.
Gurupta tezahür eden ihtişamın efsunuyla kendinden geçsin.


Elinde birikmiş duaların varsa eğer...


Vicdanının ayak seslerini hala duyuyorsan...
Güvercin gibi gelen baharların ardından gelen bir acı tufan gibidir ölüm insan nefsine... Bir anda çıkıp gelir sonsuz yolculuk. Söz bitmiş vakit tamamdır. Yüreğin karanlık bir geceyi ağırlasa da kanat çırptığında göklere ışıkla dolacak odanın içi. Heyben doluysa elinde ve dudaklarında duaların izi kalmışsa vicdanın uyanıksa ve alnında secde çiçekleri açmışsa... Koşar adım gidersin.


Bir kutsal emanettir hayat dediğin.


Seni beklemeden sonsuza akar. Ötelerin ötesi bekler seni. Geldiğin noktaya varır yolun. Gidersin kimselere sormadan haber vermeden. Ansızın durur hayat. Biter fasl-ı bahar.
Göklerden gelen bu davet aklın hesaplarının bittiği bir çağ yenilgisidir aslında...


Koşar adım gidersin.


Elinde birikmiş duaların varsa.


Ve...


Merhametin senden fazlaysa.



alıntı

21 Aralık 2009 Pazartesi

Haya İnsanıMeleklerin bile hayâ ettiği halîfe, Hz. OSMAN'nın Cennetül Baki'deki kabri.

Meleklerin bile hayâ ettiği halîfe, Hz. OSMAN'nın Cennetül Baki'deki kabri.


Büyük Sahabe, "Zinnurney" Hz. Osman...

Hz. Peygamber bir gün evinde yatak kıyafetiyle oturmuş,

Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer'le konuşuyordu.

Bir süre sonra kapı çalındı.

Hz. Osman'ın geldiğini öğrenen Hz. Peygamber, hemen başka bir odaya geçerek,

üzerindeki geceliği çıkarmış elbiselerini giymişti.

Hz. Peygamber'in bu davranışını gören Hz. Ayşe,

elbiselerini neden giydiğini sormuş ve şu karşılığı almıştı:

"Osman'dan melekler utanır, ben nasıl utanmam!..."


Cenab-i hak kendisinden gani gani razi ve hosnut olsun...

Sefaatina mazhar eylesin bizleri... Amin!

Ey yüceler yücesi olan Rabbimiz!

Ey yüceler yücesi olan Rabbimiz!
Ey, iman kardeşliğini, diğer bütün kardeşliklerin ve yakınlıkların üzerinde tutan Rabbimiz!
Birbirimizi sevmedikçe, kesinlikle mümin olamayacağımız hakikatini kavramamızı bizlere lutfeyle!
Birbirimizi sevmedikçe asla cennete giremeyeceğimiz gerçeğini anlamamızı bizlere lutfeyle!
Müminler olarak birbirimizle kardeş olmaktan başka bir seçeneğimizin olmadığını bizlere gösteriver!
Müminler olarak kalblerimizin arasını telif eyle, gönüllerimizi birbirimize kaynaştırıver!
Eğer sen kalblerimizi birbirine yaklaştırıp kaynaştırmazsan, yeryüzünün hazinelerini harcasak, biz kendimiz yapamayız!
Ey imanı sevdiren ve müminlerin kalblerinde süsleyen Rabbimiz, imanı sevdirdiğin gibi, iman edenleri de sevdiriver!
Sırf senin hoşnutluğun için birbirlerini sevdiklerinden dolayı, hiç bir gölgenin olmadığı o müthiş günde, özel olarak gölgelendireceğin müminlerden eyle bizleri!
Ey yüceler yücesi Rabbimiz!
Bizleri birbirlerini veli edinen, birbirlerini vekil edinen, birbirlerini dost ve sırdaş edinen Kitab-ı Kerim’inde övdüğün o güzel müminlerden eyle!
Allah'ı veli edinen, Rasûlünü veli edinen, iman edenleri veli edinen ve bundan dolayı zafere ulaşan Allah'ın grubundan olabilmeyi bizlere lutfeyle!
Bizleri dünyada iken iman kardeşliğinin zevkini tadan, iman kardeşliğiyle mutlu olan müminlerden eyle!
Bizleri birbirlerine karşı sıcak yürekli, birbirlerini gördüğünde gözlerinin ışığı parlayan samimi kardeşler eyle!
Ey bizim Rahman ve Rahim olan Rabbimiz!
Bizleri, mümin kardeşlerinin hayrını ve iyiliğini isteyen, mümin kardeşlerinin arkasından hayırlı dualar eden kişiler eyle!
Bizleri de, aynı zamanda mümin kardeşlerinin dualarını alan, haklarında her daim iyilik düşünülen, hüsnü zan beslenen kişiler olabilmeyi lutfeyle!
Gıyabımızda dua edenleri hiç bir zaman eksik eyleme!
Mümin kardeşlerimizin dualarını alabilmemiz için neler yapmamız gerekiyorsa, onları yapabilmeyi lütfeyle!
Bizleri, mümin kardeşlerine her zaman iyiliği dokunan, hayrı dokunan, menfaatı dokunan kişiler eyle!
Bizleri, müminlerin işlerine koşan, müminlerin problemlerini çözen, müminlerin dertlerine derman olan kişiler eyle!
Kendileri fakru zaruret içinde oldukları halde, Müslüman kardeşlerini kendilerine tercih edenlerden olabilmeyi lütfeyle!
Mümin kardeşlerine her zaman sıkıntı olan, onların omuzlarında yük olan, problemleriyle her zaman onları meşgul eden kişiler yapma!
Ey bizim Rahman ve Rahim olan Mevla’mız!
Birbirlerimize karşı merhameti yüreklerimizden hiç bir zaman eksik etme!
Kendimiz için sevip arzuladığımız her şeyi, mümin kardeşlerimiz için de sevip arzu edecek bir seviye lütfeyle!
Özellikle, bizim meşrebimizin, bizim mezhebimizin, bizim ekibimizin, bizim cemaatımızın dışındaki mümin kardeşlerimizin sevgisini ve muhabbetini yerleştir kalplerimize!
Onların sevindikleri bütün güzelliklere bizleri de sevindir. Onların üzüldüklerine üzülebilmeyi lütfeyle!
Dışımızdaki kardeşlerimiz hakkında bizlere ulaşan bütün güzel haberlere sevinmeyi, kötü haberlere de üzülmeyi, böyle bir kalbe sahip olmayı bizlere lutfeyle!
Kardeşlerimiz hakkında bizlere ulaşan kötü haberlere sevindirtme, güzel haberlerinden dolayı içimize üzüntü, sıkıntı, darlık ve haset duygusu verme!
Ey bizim Rabbimiz!
Cemaatimizin, gurubumuzun dışındaki Müslüman kardeşlerimizin faaliyetlerini, gayretlerini ve başarılarını takdir edebilmeyi bizlere lütfeyle!
Cemaatimizin, ekibimizin dışındaki kardeşlerimize karşı içimizde kibir ve istiğna duygusu bulundurma, kendi kendimize yeterlilik hastalığı ve düşüncesi verme!
Birbirimize muhtaç olduğumuzu, birbirimizin tamamlayıcısı olduğumuzu bizlere hiç bir zaman unutturma!
Ey bizim Rahman ve Rahim olan Rabbimiz!
Müslümanlar olarak birbirlerini dinleyen, birbirlerini anlayan, birbirleriyle irtibatlı, birbirlerinden haberdar olan kardeşler yap bizleri!
Bizleri, birbirlerimizle olan ilişkilerimizde ufku geniş, yüreği geniş ve anlayışlı kardeşler eyle!
Ufuksuzluktan, dar görüşlülükten, anlayışsızlıktan, küçük ve basit hesapların peşinde koşmaktan bizleri uzak tut!
Ey bizim yüce Rabbimiz!
Müslüman kardeşlerimizin bize karşı yaptıkları hataları varsa, onları affedebilmeyi lütfeyle!
Müslüman kardeşlerimizin hatalarını, kusurlarını örtebilmeyi, tahammül edebilmeyi ve hemen unutabilmeyi lütfeyle!
Eğer bizlerde Müslüman kardeşlerimizin açıklarını arama hastalığı, suçlarını ortaya çıkarma hastalığı, bunlardan zevk alma hastalığı varsa, bizleri bu hastalıklardan kurtarıver!
Bizleri, bu dünyada Müslüman kardeşinin hatalarını örttüğünden dolayı, kıyamet günü hatalarını örttüğün kullarından eyle!
Kendi kusur ve ayıplarıyla uğraşmaktan dolayı, Müslüman kardeşinin kusurlarıyla uğraşmaya vakit ve fırsat bulamayanlardan eyle!
Ey bizim Rahman ve Rahim olan Rabbimiz!
Bizleri mümin kardeşlerimize karşı sıcak yürekli, merhametli ve alçak gönüllü eyle!
Kâfirlere karşı ilkeli, izzetli ve onurlu eyle!
Ey bizim yüce Rabbimiz!
İman edenlerin hiç birine karşı bizim gönüllerimizde bulanıklık, kin ve düşmanlık duyguları ve düşünceleri bulundurma, barındırma!
Ey bizim Rabbimiz! Mümin kardeşlerimize karşı gönüllerimizde oluşabilecek kötü duygu ve düşünceleri söküp çıkarıver!
Ey Rabbimiz! Sen şefkat sahibisin, rahmet kaynağısın, bunu ancak sen yapabilirsin!
Ey bizim Yüce Mevla’mız! Bizleri, elinden ve dilinden diğer Müslümanların selamette olduğu, huzur ve güven içinde olduğu Müslümanlardan eyle!
Ey bizim Rabbimiz! Bizleri gerek nefsimize, gerek kâfirlerin ve şeytanın iğvasına uydurup mümin kardeşlerinin hakkını, hukukunu ve vebalini yüklenerek hüsrana uğramış bir şekilde Senin huzuruna varanlardan eyleme!
Amin, amin, amin!

Allahım, lütfunla, kereminle bu milletin ağacı yeşildir


Allahım, lütfunla, kereminle bu milletin ağacı yeşildir,

Senin kereminden bu millet bugün hâlâ yaşayabilmektedir!


Allahım, İslam milletine kıpırdanış, silkiniş imkanı bağışla,

Hz.Ali gönlü, Hz.Ebubekir sadakati ve ihlası bağışla!


Bu ümmetin ciğerine Muhammed aşkının okunu sapla,

Yeniden dünyaya hakim olma arzusu uyandır onlarda!


Öyle ki, senin gök kubbende daima parlak kalsın yıldızlar,

Senin dünyanda gecelerini ibadetle geçirenler selamette kalsınlar!


İslam gencine ciğer ateşi İslam'a hizmet harareti lûtfet,

Ona benim Peygamber aşkımı, derin görüşümü nasip et!


Benim gemimi içinde bulunduğu girdaptan kurtar,

Ona hızlı gitme gücü bağışla, yavaş gitmesinden kurtar!


Allahım, ölme yaşama sırlarını öğret bana,

Çünkü bütün bu kâinat senin ilmin içindedir daima.

Uykusuz gözlerim senin için yaşlıdır.

Senin için kalbimde dayanılmaz dertler saklıdır.


Sabahlara kadar feryat ve niyazlarım senin için,

Yalnızlığımda ve meclislerde yanıp yakılışlarım senin için.


Heyecanlarım, arzularım, burkuluşlarım senin için.

Umutlarım, aranmalarım hepsi, hepsi senin için.

Muhammed İkbal'in (1873-1938) Bab-i Cibril'deki duası.

Dost cana aynadır

Allah için hiç bir beklenti olmadan sırf onun rızası için karşılıksız saygı ve sevgi

içerisinde manevi bir dostluk içerisinde yaşamak için gayret sarfetmeliyiz.

Allah için Dost olmamız lazım...

İkisi, çok samimi dost ve arkadaşlardı. Fakat, biri çok kurnaz, atılgan ve hareketli, diğeri ise çok saf, dürüst ve sessizdi.
Bir gün kurnaz olanı, yine arkadaşının yanına giderek işlerinin bozulduğunu söyler ve kendisinden para ister. Samimi dostu onu hiç kırmaz ve elindeki bütün parayı arkadaşına verir. Arkadaşı bu parayla işlerini düzeltir.

Bir süre sonra kurnaz olanı, yine arkadaşının yanına gider ve arkadaşının evlenmek üzere olduğu nişanlısını çok beğendiğini ve mutlaka onunla evlenmek istediğini, bu iyiliği kendisine yapmasını ister. Arkadaşı çok şaşırır, ne diyeceğini bilemez. Fakat aralarında o kadar kuvvetli sevgi ve dostluk vardır ki, arkadaşının mutluluğu için bu teklifi de kabul eder ve arkadaşı için nişanlısından vazgeçer.

Zaman içinde saf olanın işleri bozulur ve birden arkadaşı aklına gelir “Ben ona sıkıştığında iyilik yapmıştım” diyerek, arkadaşının iş yerine gider ve kendisine çalışması için iş vermesini ister. Arkadaşı ona iş vermez. Bizimki pişmanlık ve üzüntü içinde geri döner, ama yine de “bir bildiği vardır” diyerek arkadaşına kızamaz.

Saf ve temiz olanı bir gün sokakta dolaşırken, yanına hasta ve yaşlı bir adam yaklaşır. Fakir olduğu için ilaç alamadığını söyler. Bizimki yaşlı adamcağıza acır, istediği ilaçları alır ve adamcağıza verir. Kısa bir süre sonra yaşlı adamın öldüğünü duyar. Yaşlı adam çok zengindir ve bütün mirasını kendisine bırakmıştır. Saf adam artık yaptığı iyiliğin karşılığı olarak zengin biri olmuştur. Biraz da sevdiği dostuna olan kırgınlığıyla dostunun iş yerinin karşısında bir ev alır ve oraya yerleşir.

Bir gün evin kapısını bir dilenci kadın çalar. Yaşlı kadın “çok aç olduğunu” söyler ve “kendisine yemek vermesini” ister. Bizim saf, hiç düşünmeden kadını içeri alır, karnını doyurur, kimsesinin olmadığını öğrendiği kadına, kendisinin de yalnız olduğunu söyler ve “Bu evde birlikte yaşayalım, sen evin işlerini ve yemeklerini yaparsın” der. Yaşlı kadın hiç düşünmeden kabul eder.

Bir süre sonra yaşlı kadın, bizimkine, “Kendine uygun bir kız bulup evlenmesini” söyler. Bizimki böyle bir kızı nasıl bulacağını, kendisinin tanıdığı olmadığını söyler. Yaşlı kadın ona uygun bir kız tanıdığını ve kendisiye görüşebileceğini söyler. Görüşmeler sonucunda evlenmeye karar verilir ve düğün davetiyeleri basılır. Bizimkisi kırgın olduğu halde, çok samimi dostunu unutamamıştır. Biraz da geldiği konumu görmesi açısından, samimi arkadaşına da davetiye gönderir.

Düğün günü gelir çatar. Saf adam, düğün salonunda bazı şeyler söylemek isteğiyle mikrofonu alır ve başlar yaşadıklarını anlatmaya; “Eskiden çok sevdiğim bir dostum vardı. Bir gün işleri bozulunca benden borç para istedi elimdeki bütün parayı verdim. Evlenmek üzere olduğum nişanlımı çok beğendiğini söyleyerek benden istedi. Çok üzülerek onu da kendisine verdim. Çünkü biz gerçek dosttuk, onun üzülmesini istemedim. İşlerim bozulduğunda onun fabrikasına gittim ve çalışmak için kendisinden iş istedim. Bana iş vermedi, çok üzüldüm, ama yine de arkadaşıma kızmıyorum. Çünkü biz gerçek dosttuk!..”
Bu konuşma üzerine kurnaz arkadaşı daha fazla dayanamaz, mikrofonu eline alır ve başlar konuşmaya; “Benim de bir zamanlar çok sevdiğim bir dostum vardı. İşlerim bozulduğunda kendisinden para istedim. Bütün parasını bana verdi. Sonra ondan nişanlısını istedim. Üzülerek onu da bana verdi... Nişanlısını istememin nedeni, o kadının arkadaşıma layık bir kadın olmamasıydı. Kendisi çok saf ve temiz olduğundan, arkadaşımı o kadından bu şekilde kurtardım. İşleri bozulduğunda gelip benden iş istedi. Arkadaşımı kendi emrimde çalıştıramazdım. O yüzden kendisine iş vermedim. Günün birinde karşılaştığı adam benim babamdı. Babam ölmek üzereydi, onu arkadaşımın yanına ben gönderdim ve mirasını ona ben bıraktırdım. Evine gelen dilenci kadın benim annemdi. Ona bakıp iyi yaşamasını sağlamak için ben gönderdim. Şu anda evlenmek üzere olduğu bayan da benim kız kardeşim. Onu arkadaşımla evlenmesine ben ikna ettim. Değerli misafirler, işte biz öyle gerçek dostuz...