19 Ağustos 2010 Perşembe

Gerçek Allah korkusu





Davud et-Tâî (kaddesAllahu sirruhu) bir gün bir kadının, bir kabristanın başında: “Yavrum, haşerelerin hangi yanağından yemeğe başladıklarını bir bilebilseydim!” deyip ağladığını görünce bayılıp yere düşer.

***

Bir gün Ömer b. el-Hattâb -radıyAllahu anh- Tekvîr sûresini okumaya başlar. “(Amel defterleri) açılıp yayıldığı zaman” mealindeki onuncu âyetine vardığında bayılıp yere düşer ve bir süre yerde çırpınır.

***

Mahallesindeki mescidinde imamlık yapmakta olan er-Rafi b. Haysem (rahmetullahu aleyh), Kur’an okuyan birinin Furkân sûresinin: “O (çılgın ateş), kendilerini uzak bir yerden gördüğü zaman onlar bunun o müthiş gazaplanışını ve uğultusunu duyacaklardır” mealindeki on ikinci âyetini okurken, dinleyince düşüp bayılır, kaldırılıp evine götürülür ve tam dört vakit kendine gelemez, öğle, ikindi akşam ve yatsı namazlarını kılamaz.

***

Vehb b. Münebbih -rahimehullah- aktarıyor: «Halil İbrahim Peygamber -aleyhisselâm- (normal insanlara göre hata sayılmayacak kadar küçük bir) hatasını hatırladığında bayılıyor, kalp atışları bir millik mesafeden duyuluyordu. Kendisine:

- Rahman'ın dostu olmana rağmen, nedir senin bu endişen? Denildiğinde şu çarpıcı cevabı veriyordu:

- Hatamı andığımda dostluğumu unutuyorum!

***


Fudayl b. Iyâz -rahimehullah- bir sabah namazında Yasin sûresini okumaya başlar. “(Onların yakalanması yahut azabı) bir tek sayhadan başka (bir şey) değildi. Artık hemen sönü(p gidi)verenler (oldular).” mealindeki (29.) âyetine varınca, oğlu Ali bayılır ve güneş doğuncaya değin kendisine gelemez.

Fudayl'ın oğlu Ali, bir sureyi sonuna kadar okuyamaz, kendinden geçerdi. Yine bu zat, kıyametin dehşetini sergileyen Zilzâl sûresi ile Kâria sûrelerini dinlemeğe güç yetiremezdi.

Ali babasından: “Babacığım, ölmeden önce bir kerecik olsun bir sûreyi tam dinleyebilmem, bir hatim indirebilmem için benim için Allah'a dua et” diye istirhamda bulunmuştur.

***


Hasan-i Basrî -rahimehullah- şöyle diyordu: “
Seleften biri, geceleyin Kur'ân okuduğunda, sabahleyin kendisini görenler sararıp solmasına, halsizliğine, bitkinliğine bakarak gecesini ibadetle geçirdiğini, onun yüzünden anlarlardı. Oysa bugün herhangi biri geceleyin Kur'ân'ı baştan sonuna değin okuyor ama sabahleyin kalktığında sırtına hırkasını çekip uyumuş gibi yüzünde hiç bir değişiklik görülmüyor.”

***

Meymûn b. Mihrân -rahimehullah- anlatıyor: “Bir keresinde Selmân-ı Farisî -radiyAllahü anh- birisini: “Şeksiz şüphesiz onların topuna va'd olunan yer cehennemdir.” (Hicr; 43) mealindeki âyeti dinleyince bir nara attı, elini başına koydu, şaşkın bir halde çöllere düştü, istikameti belirsiz bir vaziyette üç gün dolaşıp durdu.”

GÜLİSTAN ARAŞTIRMA SERVİSİ

15 Ağustos 2010 Pazar

Hayâdan Hayata Yayılan Güzellik...



Sevda-yı dildârdan gönül usandı / Güzelim cefadan niçin usanmaz / Demek ki üftadem odlara yandı / Hak’tan haya kılmaz kuldan utanmaz /
(Dertli)

Yalnızca iyilik getirendir o; yalnızca sevgi biriktirendir… Kat kat şimdilik; dosya dosya güzelliktir hem…
Elimizden tuttu mu bir kez yükseltir yükselttikçe kişiliğimizi de yüceltir yüceltilecek kadar…

Haya, hayatın güzelliği…

‘El-haya ve’l-edeb!” der eskiler; hayasızca bir tavır gördüklerinde, edep dışı bir söz işittiklerinde.
Haya ki bir utanma duygusudur; ar ve namus perdesinden bestelenir zaman notalarında.
Perde açıldı mı da bir kez; küser sahibine ve kaçar gider coğrafyamızdan bütün güzel nağmelerini toplayarak. Kişi ancak haya sermayesi kadar edîb olur çünki; ancak hayası ölçüsünde müeddeb sayılır.

Yakışıksız işlerden alıkoyan da, kötüleri iyi kılan da odur hep.
Hayamızı yitirdik ve silinmiş boş kağıtlara döndü şimdi hayat. Lalezarlarımızda ayrıklar bitti hayasızlıktan; medeniyet birikimlerimiz ağıt sütunlarında kırıldı, yontulmuş mermerlerimiz damar damar çatladı.
Zümrüdü ankanın kanatlarından kavruk baharlara döküldü safirler. İmkanın en dar kapısında oturup ruhumuzu şer ile şerh ettik; ve hayayı unuttuk.

Esir kentlerin mahpusları gibi puslu sokaklara serpildi fırtınalı akşamlarda hayasızlık; ve göz kapaklarımıza kan damladı süveydalarımızdan.
Her karanlıkta yağmurlar büyüttü acılarımızı ve her solukta biraz daha savaş, biraz daha şiddet, biraz daha kin, biraz daha vahşet, biraz daha.. biraz daha…
Hayamızı yitirdik ve Leyla’lar leylî renklere bağlar oldu zülüflerini. Hayalî ahlâk bezirganları bir nane çöpüyle tarttılar hayalarımızı hayal terazilerinde; haya içinde yaşarken hayal içinde öldük.

‘Hayalî” tahallus eden şairler ”Haya-lı” hayatlar sürerlerdi hani de, kirpiklerinin arasından eski zaman sevdalarını damıtırken
”Geçmiş zaman olur ki hayalı cihan değer” derlerdi…

Heyhât!..

Hayal meyal şeylermiş…
Hayalî yükler bükmede şimdi belimizi.
Hayamızı yitirdik; ve tımarsız, kaşağısız, pusatsız bıraktık küheylanlarımızı; kılıçsız, kargısız, cevşensiz koyduk süvarileri. İkonlara gizlenmiş ruhbanlara çaldırdık ruhlarımızı.
Akrep yuvalarından ecinni raksların ateşi sıçradı üzerimize. Kevn ü fesadda anılmamacasına yıktık eski ahitlerimizi, yeni ahitlerimizi. Ahdimiz haya üzerineydi, kaybettik ve ahlâkımız eskidi.
Dönüş biletini giderken yırttık ahitleşmeye de, kutsal vadilerde nalınlarımızı ayağımızda unuttuk.
Parlayan yıldızlarımızdan astroitler düştü bahtımıza.
Filmin son karesiyle birlikte elif ve lam ve he de karardı. Kelamlarımızda yorulan harfler laf kılığında yağdı dünyamıza.
Efsunlu sözlerle dolu hamayılların çörekotlarınca küçüldü ruhlarımız. Gizi çözen gecelerimiz, geceyi düğümleyen gizlerde gizlendi.
Kafesinde sindirilmiş aslanlara dönünce ahlâk, avcıların tarihinde kötü figüranlar olarak anlatıldı haya; ve aslanlar kendi tarihlerini yazamadılar hiç.

Hayamızı yitirdik; ve münzevi hayallerde eklemledik âhlarımızı birbirine, düşlere karışan hayatımızı zincir yaptık.
Huzurun ak sayfalarına derunî sağanaklardan kan revan acılar gönderdik.
Gazeller ve kasideler hep yitik sevdalarda döndü mersiyeye…
Ağladık geceler ve gündüzler boyu, ağlayacağız aylar ve yıllar yılı…
Haya… Aaah, en eski yitiğimiz…

Hayadan ötesi hayal, aslı yok bir düşünce…
Hayadan öte hayat, esası bozuk günce..

Alıntı...

SELAM VE DUA İLE...

9 Ağustos 2010 Pazartesi

Hediyelerini Hazirla.




Hediyelerini Hazirla.

Bir kimse, Peygamber efendimize gelerek dedi ki:
-İzin ver yâ Resulallah, ölümümü temenni edeyim.
Peygamber efendimiz buyurdu ki:
-Ölüm öyle bir şeydir ki onun için hazırlıklı ol! Yol uzun, azık ister. Ölümü temenni edenin on hediye hazırlaması lazım.

O kimse sordu:
- Hediyeler kime yâ Resulallah?

Peygamber efendimiz buyurdu:
1- Azrail'in hediyesi
2- Kabrin hediyesi
3- Münker ve Nekir'in hediyesi
4- Mizanın hediyesi
5- Sırat köprüsünün hediyesi
6- Malik'in hediyesi
7- Rıdvan'ın hediyesi
8- Ruhun hediyesi
9- Peygamberinin hediyesi
10- Rabbinin hediyesi.

- Bu hediyeler nelerdir, ya Resulallah?

Azrâil'in hediyeleri dörttür:
1- İyi huylu olmak
2- Geçirdi in ibadetleri kaza etmek
3- Ölüme hazırlanmak, sefere çıkacak yolcu gibi
4- Kalbinde Allah aşkını taşımak.

Kabrin hediyeleri de dörttür:
1- Söz taşımayı terk
2- Elbiseye idrar sıçratmamak
3- Kur'an-ı kerimi okumak
4- Salevât-ı şerifeyi çok okumak.

Münker ve Nekir'in hediyeleri:
1- Do ru konuşmak
2- Gıybeti terk etmek
3- Hakkı kabul etmek
4- Tevazu sahibi olmak.

Mizanın hediyesi:
1- Amelini ihlâs ile yapmak
2- Başkasına eza yapmaktan sakınmak
3- Güzel ahlak sahibi olmak
4- Allah ı çok zikretmek.

Sırat Köprüsü'nün hediyesi:
1- Gadabını yutmak, kızmamak
2- Takva sahibi olmak
3- Cemaate devam etmek
4- İbadetlere ara vermeden devam etmek.

Malik'in hediyeleri:
1- Allah korkusundan a lamak
2- Gizli sadaka vermek
3- İsyanı terk etmek
4- Anne ve babaya iyilik etmek.

Cennet mele i Rıdvan'ın hediyesi:
1- Kötülüklerden kaçınmak
2- Nimetlere şükretmek
3- Malını Allah yolunda infak etmek
4- Emaneti muhafaza etmek.

Ruhun hediyesi:
1- Az yemek
2- Az konuşmak
3- Az uyumak
4- İsti fara devam etmek.

Peygamberin hediyesi:
1- Ehl-i beyti sevmek
2- Sünnete uymak
3- Peygamberin sevdiklerini sevmek
4- Sahabe-i kiramı sevmek.

Allahü zülcelalin hediyeleri:
1- Allah'ın emirlerini yapmak
2- Nehyetti i, yasak etti i şeylerden kaçınmak
3- İnsanlara nasihat etmek
4- Bütün mahlukata karşı merhametli olmak.

Bunlara hazırsan ölümü temenni edebilirsin.