Dua gönülden gönüle kurulmuş bir köprüdür.Dua müminin silahı, dua her kapının anahtarıdır.Dua ibadetin özüdür.Hz.Peygamber ise,duayı.şöyle tanımlar: "Dua ibadetin ta kendisidir Dua ibadetin iliğidir özüdür." "ALLAH katında duadan daha kıymetli bir şey yoktur.” Dua, göklerin ve yerin nurudur ne duruyoruz. Hemen şimdi,şu anda ellerimizi açıp Rabbimize içtenlik ve samimiyetle duada bulunalım!
19 Ağustos 2010 Perşembe
Gerçek Allah korkusu
Davud et-Tâî (kaddesAllahu sirruhu) bir gün bir kadının, bir kabristanın başında: “Yavrum, haşerelerin hangi yanağından yemeğe başladıklarını bir bilebilseydim!” deyip ağladığını görünce bayılıp yere düşer.
***
Bir gün Ömer b. el-Hattâb -radıyAllahu anh- Tekvîr sûresini okumaya başlar. “(Amel defterleri) açılıp yayıldığı zaman” mealindeki onuncu âyetine vardığında bayılıp yere düşer ve bir süre yerde çırpınır.
***
Mahallesindeki mescidinde imamlık yapmakta olan er-Rafi b. Haysem (rahmetullahu aleyh), Kur’an okuyan birinin Furkân sûresinin: “O (çılgın ateş), kendilerini uzak bir yerden gördüğü zaman onlar bunun o müthiş gazaplanışını ve uğultusunu duyacaklardır” mealindeki on ikinci âyetini okurken, dinleyince düşüp bayılır, kaldırılıp evine götürülür ve tam dört vakit kendine gelemez, öğle, ikindi akşam ve yatsı namazlarını kılamaz.
***
Vehb b. Münebbih -rahimehullah- aktarıyor: «Halil İbrahim Peygamber -aleyhisselâm- (normal insanlara göre hata sayılmayacak kadar küçük bir) hatasını hatırladığında bayılıyor, kalp atışları bir millik mesafeden duyuluyordu. Kendisine:
- Rahman'ın dostu olmana rağmen, nedir senin bu endişen? Denildiğinde şu çarpıcı cevabı veriyordu:
- Hatamı andığımda dostluğumu unutuyorum!
***
Fudayl b. Iyâz -rahimehullah- bir sabah namazında Yasin sûresini okumaya başlar. “(Onların yakalanması yahut azabı) bir tek sayhadan başka (bir şey) değildi. Artık hemen sönü(p gidi)verenler (oldular).” mealindeki (29.) âyetine varınca, oğlu Ali bayılır ve güneş doğuncaya değin kendisine gelemez.
Fudayl'ın oğlu Ali, bir sureyi sonuna kadar okuyamaz, kendinden geçerdi. Yine bu zat, kıyametin dehşetini sergileyen Zilzâl sûresi ile Kâria sûrelerini dinlemeğe güç yetiremezdi.
Ali babasından: “Babacığım, ölmeden önce bir kerecik olsun bir sûreyi tam dinleyebilmem, bir hatim indirebilmem için benim için Allah'a dua et” diye istirhamda bulunmuştur.
***
Hasan-i Basrî -rahimehullah- şöyle diyordu: “
Seleften biri, geceleyin Kur'ân okuduğunda, sabahleyin kendisini görenler sararıp solmasına, halsizliğine, bitkinliğine bakarak gecesini ibadetle geçirdiğini, onun yüzünden anlarlardı. Oysa bugün herhangi biri geceleyin Kur'ân'ı baştan sonuna değin okuyor ama sabahleyin kalktığında sırtına hırkasını çekip uyumuş gibi yüzünde hiç bir değişiklik görülmüyor.”
***
Meymûn b. Mihrân -rahimehullah- anlatıyor: “Bir keresinde Selmân-ı Farisî -radiyAllahü anh- birisini: “Şeksiz şüphesiz onların topuna va'd olunan yer cehennemdir.” (Hicr; 43) mealindeki âyeti dinleyince bir nara attı, elini başına koydu, şaşkın bir halde çöllere düştü, istikameti belirsiz bir vaziyette üç gün dolaşıp durdu.”
GÜLİSTAN ARAŞTIRMA SERVİSİ
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Merhabalar,
YanıtlaSilAllah'ın Kuran'da açıkça belirttiği gibi, yüzeysel bir inanca sahip olan insanlar, kendilerine sorulduğunda Allah'a inandıklarını söyledikleri halde içlerinde samimi bir Allah korkusu taşımazlar. Bunun en gözle görülür delili ise, Allah'tan korkan bir insanın O'ndan sakınması ve her tavrının Kuran ahlakına uygun olması gerekirken, bu insanların ne hal ve tavırlarında ne de konuşmalarında Allah'tan korktuklarına ya da sakındıklarına dair bir alamet görülmemesidir.
Kaleminiz ve yüreğiniz güçlü ve daim olsun ki, gerçek Allah korkusu olmayanların had safhaya ulaştığı günümüz dünyası insanlarına hep Allah korkusu aşılıp dursun...
Selamün Aleyküm,
YanıtlaSilCumamız mübarek olsun.Allah'a emanet olun...