Dua gönülden gönüle kurulmuş bir köprüdür.Dua müminin silahı, dua her kapının anahtarıdır.Dua ibadetin özüdür.Hz.Peygamber ise,duayı.şöyle tanımlar: "Dua ibadetin ta kendisidir Dua ibadetin iliğidir özüdür." "ALLAH katında duadan daha kıymetli bir şey yoktur.” Dua, göklerin ve yerin nurudur ne duruyoruz. Hemen şimdi,şu anda ellerimizi açıp Rabbimize içtenlik ve samimiyetle duada bulunalım!
3 Ekim 2010 Pazar
Tevbede Acele Etmek Lazımdır
Allah-u Zülcelal ayet-i kerimede şöyle buyuruyor: "Ey İman edenler! Allah-u Zülcelal'e nasuh bir tevbe ile tevbe edin." (Tahrim; Cool Hz. Ömer radıyallahu anh diyor ki: "Nasuh tevbe: Kişi bir günah işler, sonra tevbe eder ve bir daha o günahı yapmamak için gayret gösterir ve o günaha dönmeyi istememesidir."
Bir çok haberlerde ve eserlerde; Allah-u Zülcelal'in rahmetinin ve azabının şiddeti geçmektedir. Eğer mü’min Allah'ın yanındaki azabın ne kadar şiddetli olduğunu bilseydi, hiç bir kişi onun cennetini ümit etmeyecekti. Kafir de Allah'ın yanında rahmetinin ne kadar çok olduğunu bilseydi. Onlardan hiç kimse de cennetten umutsuz olmayacaktı.
Ayet-i kerimede Allah-u Zülcelal şöyle buyuruyor: "Deki: Eğer siz Allah'ı seviyorsanız bana tabi olun ki, Allah da sizi sevsin, günahlarınızı mağfiret etsin. Allah mağfiret ve rahmet edicidir " (Âl-i İmran; 31)
Abdullah bin Büsr radıyallahu anh'dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte şöyle buyuruluyor: "İki tane arabi Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in yanına geldiler ve Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem'e soru sordular; onlardan bir tanesi: “(Ya Resulallah!) İnsanların en hayırlısı kimdir?” diye sordu. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem dedi ki: "İnsanların en hayırlısı; ömrü uzun olup da ameli güzel olandır.” Diğeri: “Ya Resulallah! İslâm'ın şeriatları benim üzerimde çok oldu, bana bir şey söyle ki ben onunla amel edeyim.” Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Dilin daima Allah-u Zülcelal'in zikriyle yaş olsun.” (Tirmizi: 3375)
Bir kimse tevbe ettikten sonra, nefsini terbiye etmek için çok çalışmalıdır. Tekrar günaha dönmek korkusuyla, her an tevbe üzere olmalıdır. Kötü arkadaşlarını terkederek yiyeceğini, içeceğini, giyeceğini helâl yönden temin etmeye gayret göstermelidir.
Bir kimse günde yetmiş defa günah işlese ve akabinde de tevbe etse, bu kimse için günahında ısrar ettiği söylenemez. Nitekim Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: "İstiğfar eden kimse (günahında) ısrar etmemiştir. Günde yetmiş defa tevbesini bozsa da." (Ebu davud:1534, Tirmizi: 3559)
Ancak, yine de yapmış olduğu tevbede gevşek davranmamalıdır. Nasıl olsa tekrar tevbe ederim diyerek, günaha meyletmemelidir. Dikkat edilmesi gereken en önemli konulardan birisi de tekrar günah işlerim korkusuyla tevbeyi terkedip geciktirmemektir. Tevbeyi geciktirmenin kötülüklerini İmam-ı Gazali kuddise sırruh şöyle izah etmiştir:
1- Günahlardan dolayı oluşan zulmet kiri kalpte toplanır. Böylece silinmeyecek bir durum alır.
2- Hastalık veya ölüm aniden gelebilir. O zaman tevbe etmeye vakit de bulamaz. Ölümü çok anan kimse, şu üç şeyle şereflenir. Günahına hemen tevbe eder.
Nefsi kanaat sahibi olur. Yaptığı ibadetten neşe ve sürur duyar. Ölüm her an gelebilir. Yarına salim olarak çıkacağını zanneden kimse, ölüm için hazırlıklı değildir. Taat ve ibadetler ölümü hatırlamanın semeresi olduğu gibi günahlar da ölümü unutmaktan meydana gelir.
İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretleri oğluna şöyle vasiyet etmiştir.
"Seyyidü’l istiğfarı her namazdan sonra bir, üç veya beş kere oku. Bu, ölüm anında mutlaka tevbe ile gitmeye vesiledir." Seyyidü’l istiğfar duası şöyledir: "Allah'ım! Sen Rabbimsin. Senden başka hiçbir ilah yoktur. Beni Sen yarattın. Ben Sen'in kulunum. Gücüm yettiğince ezelden sana verdiğim söz ve vaadime bağlıyım. Yaptıklarımın şerrinden sana sığınırım. Üzerimdeki nimetini ve günahlarımı Sana ikrar (itiraf) ediyorum. Beni mağfiret buyur. Çünkü günahları ancak sen bağışlarsın." (Buhari, Deavat:2/16)
İmam Ebu Hanife: "Bu istiğfarlar gündüzde gecenin günahını, gecede gündüzün günahını affettirdiği gibi ölümden sonra cennete girmeye de vesile olur." diye tasrif etmiştir. İnsan tevbeyi kesinlikle ertelememelidir. İbn Abbas radıyallahu anh, Kıyamet Suresinin beşinci ayetinin tefsirinde şöyle buyurmuştur: "Fakat insan önünde (ileride) günah işlemek ister." (Kıyamet; 5)
Ademoğlu, günahını takdim (öne alır) tevbesini tehir eder. Bir gün gelir de insan kötü bir hareket üzere iken, tevbe etmeden ölür gider. Öyle ise insanın ne zaman öleceği belli olmadığı için yaptığı kötü hareketlerinden bir an önce tevbe etmelidir. Tevbe etmeden ölmekten Allah-u Zülcelal'e sığınınız. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: "Sizin için en çok korktuğum iki huy, nefsin kötü arzularına uymak ve uzun emeldir." (Keşfu’l-Hafa:1/60)
Diğer bir hadis-i şerifte de şöyle buyurmuştur: "İnsanların en akıllısı ölümü çok hatırlayandır, ona en iyi bir şekilde hazırlananlardır." (Tirmizi:2459)
Şu halde, aklımızı kullanıp tevbe etmeliyiz ki, Allah-u Zülcelal tevbemizi kabul etsin, rahmet ve bereketini üzerimize indirsin. Tevbenin İslâm Dini’nde çok önemli bir yeri vardır. İnsanın acele olarak tevbe kapısına, tevbe etmek için Allah-u Zülcelal'e yönelmesi gerekir.
Çünkü Allah-u Zülcelal'in gazabından, cehennem azabından kurtulmak ve Allah'ın rızasını kazanıp cennet nimetlerine kavuşmak ancak bu yolla mümkündür.
Seyda Muhammed Konyevi (K.S.)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder