25 Kasım 2009 Çarşamba

Arefe gününü oruçla geçirmeye gayret edelim

MUSTAFA AYDIN
Arefe gününü günahlara girmeden oruçla, duayla, istiğfarla geçirmek kullarını arefe gününde bağışlayacağını müjdeleyen Allahu Teâlâ’ya hürmetin ve şükrün bir ifadesidir.
Arefe, Kurban Bayramı’ndan bir önceki gün, hicrî takvime göre Zilhicce ayının 9. günüdür. Ancak, ülkemizde Ramazan Bayramı’nın bir önceki gününe de arefe denmiştir. Resulullah Efendimiz’in (sas) bildirdiğine göre:

“Günlerin en faziletlisi Arefe günüdür. Faziletçe cumaya benzer. O, cuma günü dışında yapılan yetmiş hacdan faziletlidir. Duaların en faziletlisi de arefe günü yapılan duadır. Benim ve benden önceki peygamberlerin söylediği en faziletli söz de: Lailahe illallah vahdehu la şerike lehu. (Allah birdir, ondan başka ilah yoktur, O’nun ortağı da yoktur) sözüdür.” (Muvatta, Hacc 246)

Hazreti Aişe (ranha) anlatıyor: “Allah, hiçbir günde, Arefe günündeki kadar bir kulu ateşten çok âzâd etmez. Allah mahlukata rahmetiyle yaklaşır ve onlarla meleklere karşı iftihar eder ve; “Bunlar ne istiyorlar?” der.” (Müslim, Hacc 436)

Resulullah (sas), “Arefe gününe hürmet edin! Arefe, Allah’ın kıymet verdiği bir gündür.” diyerek Allahu Teâlâ’nın kıymet verdiği günü hürmet ederek bilinçli bir şekilde yaşamaya gayret etmemizi istemiştir. Hürmet, verilen nimeti idrak etmekle ve verileni bilmekle, görebilmekle başlar. Arefe gününü günahlara girmeden oruçla, duayla, istiğfarla geçirmek kullarını arefe gününde bağışlayacağını müjdeleyen Allahu Teâlâ’ya hürmetin ve şükrün bir ifadesidir.

Arefe günü, Hazreti Âdem (as) ile Hazreti Havva’nın Arafat’ta buluştukları gündür. “Tevriye” ise arefe gününden bir önceki güne denir. Peygamber Efendimiz (sas) şöyle, buyurmuştur: “Tevriye günü oruç tutan ve günah söz söylemeyen Müslüman cennete girer.”

Tevriye günü tutulan orucun sevabı hesapsızdır. Ayrıca geçmiş ve gelecek yılda yapılan tövbelerin kabul olmasına da vesile olur. Arefe günü oruç tutmak çok daha sevaptır. Resulullah (sas) bugün oruç tutmayı şu mübarek ifadelerle teşvik etmiştir: “Arefe günü oruç tutana, Âdem aleyhisselâmdan, Sûr’a üfürülünceye kadar yaşamış bütün insanların sayısının iki katı kadar sevap yazılır.”

İBLİS’İN BİTTİĞİ AN!

“Peygamber Efendimiz(sas) arefe akşamı ümmetinin affedilmesi için dua etti. Duasına, ‘Muhakkak ki Ben zalimden başkasını mağfiret ettim.’ diye cevap verildi. ‘Zalimden ise mazlumun hakkını alırım.’ buyruldu. Resul-i Ekrem: ‘Ey Rabb’im, dilersen mazluma cennette mükafatını verir zalime de mağfiret edersin.’ diye dua etti ise de Arafat’ta bu duasına Allahu Teâlâ’dan kabul gelmedi. Sabah vakti Müzdelife’de aynı duayı tekrarladı. Bu defa duası kabul edildi. Resulullah memnuniyetinden ve sevincini belli ederek güldü. Bunun üzerine Ebu Bekir ve Ömer (ra): “Anam babam Size feda olsun, bu saatte siz gülmezdiniz, Sizi güldüren nedir?” diye sordu. Resulullah (sas): “Allah’ın düşmanı İblis, Allahu Teâlâ’nın duamı kabul ederek ümmetimi affettiğini anlayınca toprağı alıp başına çalmaya ve “vay sana helak oldun” diye feryada başladı. İşte İblis’in görmüş olduğum bu feryadı beni güldürdü, buyurdu.”


AREFE GÜNÜNÜ HACILARLA BİRLİKTE YAŞAYALIM

Arefe gününe saygılı olmalıyız. O gün hacılar Arafat’ta vakfe yapıp dua ederken mânen onların yanında olduğumuzu hissederek dualarına iştirak edilmelidir. Böyle bir günde bizi günaha sokabilecek her şeyden uzak kalmak gerekmektedir. Günümüzde arefe, bayramın bir önceki günü olduğu için dünyalık telaşların en yoğun olduğu bir gün olarak yaşanmaktadır. Oysa ki Arefe, insana verilen en kıymetli vakitlerden biridir. Bugünler ibadet ve affedilme günleridir. Hacıların Arafat’ta “Lebbeyk (Buyur Rabb’im)” diyerek dil, ırk, ten ayırımı yapılmaksızın bir araya geldiği mahşer gününü hatırlatan, kulluğun Allahu Teâlâ’ya dualarla, telbiyelerle arz edildiği en kıymetli zaman dilimidir. Resulullah (sas) şöyle buyurmuştur: “Duanın faziletlisi, arefe günü yapılanıdır.” (Beyheki) “Allahu Teâlâ, arefe günü kullarına nazar eder. Zerre kadar imanı olanı affeder.”


CEHENNEMDEN ÂZÂD OLABİLİRİZ

Arife gününü ve gecesini ibadetle geçirmek çok faziletlidir. Arefe gecesini ibadetle geçirenin cehennemden azat olacağı söylenmiştir. Arefe günü günahlardan uzak kalanın da bağışlanacağı Resulullah (sas) tarafından müjdelenmiştir. Arefe günü Resulullahın (sas) yanında bulunan bir genç, kadınları düşünüyor ve onlara bakıyordu. Resulullah (sas) eliyle birkaç defa gencin yüzünü kadınlardan çevirdi. Genç yine onları düşünmeye başladı. Resulullah (sas), “Kardeşimin oğlu, bugün öyle bir gündür ki, bugünde herkes kulağına, gözüne ve diline sahip olursa günahları bağışlanır.” (Müsned)

AREFE ORUCU GÜNAHLARA KEFARETTİR

Ebû Katâde (radıyallahu anh)’den rivayet edildiğine göre Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’a arefe günü tutulan orucun fazileti soruldu; O da; “Geçmiş bir yılın ve gelecek bir yılın günahlarına kefâret olur.” buyurdu. (Müslim, Sıyâm 196, 197)


TEŞRİK TEKBİRLERİNİ İHMAL ETMEYELİM

“Teşrik” kelime anlamı olarak “eti kurutmak” demektir. Yani hac sırasında kurbanın kesilip de etin güneşte kurutulmaya başlandığı günler kastedilmektedir. Teşrik tekbirlerine arefe günü; sabah namazından sonra başlanır. Kurban Bayramı’nın dördüncü gününün ikindi namazına kadar (ikindi namazı da dahil) yirmi üç vakit “farz namazların hemen arkasından” getirilir.

Teşrik tekbiri şu şekildedir: “Allâhû Ekber, Allâhû Ekber, Lâ ilâhe illâ’llâhu vallâhu Ekber, Allâhû Ekber ve li’llâhi’l-Hamd”

Teşrik günlerinde alınan tekbirler vacibtir. Çünkü Kur’an-ı Kerim’de; “Allah’ı sayılı günlerde (teşrik günlerinde) zikrediniz.” buyurulmuştur.

Hanımlar tekbirlerini içlerinden söyler. Cemaatle ya da ferden namaz kılınınca farzdan hemen sonra yerine getirilir. Teşrik tekbirinin aslı; Hz. İbrahim (as)’den rivayet edilen şu olaydır: Cebrail (as) Allahû Teâla (cc)’nın ihsan buyurduğu kurban ile Hz. İbrahim (as)’e geldiği zaman; onun oğlu Hz. İsmail (as)’i kurban etme hususunda acele edeceği endişesi ile “Allahû Ekber, Allahû Ekber” diye nida etmiştir. Hz.İbrahim (as) Cebrail’i görünce “La ilâhe illâ’llahû va’llahû Ekber” diyerek cevap vermiştir. Hz. İsmail (as) de, kendisine bedel olarak gönderilen kurbanı görünce: “Allahû Ekber ve li’llâhi’l Hamd) diye tesbihte bulunmuştur. İşte teşrik tekbirleri, bu teslimiyeti ifade eder. Mü’minler “Teşrik Tekbiri” getirirken bu mahiyeti iyi tefekkür etmelidirler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder