22 Kasım 2009 Pazar

FAYDASIZ PİŞMANLIKLAR:



Cehennem halkı, cehennemin çılgın alevleri arasında yanıp dururken, dünyada iken, ona itaat etmiş olmalarını candan arzu ederler:

“Eyvah bize! Keşke ALLAH’a itaat etseydik, Peygamber’e itaat etseydik derler.”

(Ahzâb: 66)

Bu bölücülerin ancak cehenneme düştükleri zaman aklı başlarına gelir.

İmamlarına lânet eder, kitap ve tüzüklerine pişman olurlar. Fakat kurtuluş ne mümkün!

Çünkü hidayet dünyada idi.

“Ne olurdu, ben de o Peygamber’in maiyetinde bir yol edineydim.”
urkân
(F: 27)

O yüce Peygamber’e tâbi olup hidayet yolunu takip etseydim, böyle müthiş bir felâketle karşılaşmamış olurdum.

Amma ilâhlarınız size hiçbir fayda vermeyecek.

Ağzınıza bal sürenler sizden kaçıp uzaklaşacaklar.

Cehennemde onlarla itişip kakışacaksınız, fakat hiçbir netice alamayacaksınız.

Müminler cennetlerde safalar içinde yaşarlarken, kâfirler üzerlerine dökülen azapların kıskacı altında kıvranırlarken çoğunlukla

“Keşke müslüman olsaydık!”

demekten kendilerini alamayacaklar.

Âyet-i kerime’de şöyle buyuruluyor:

“İnkâr edenler zaman zaman temenni edecekler:

Keşke müslüman olaymışlar!”

(Hicr: 2)

Fakat artık teklif zamanı geçmiş, ceza zamanı gelmiş çatmış bulunuyor.

Pişmanlığın fayda vermediği bir zamanda, âhiretin akıllara durgunluk veren azaplarını gördükleri zaman pişmanlık duyacaklar.

Bu temennileri de kendileri için ayrıca bir azap vesilesi olacaktır.

Diğer bir Âyet-i kerime’de şöyle buyuruluyor:

“Yüzleri ateşte çevrildiği gün ‘Eyvah bize! Keşke ALLAH’a itaat etseydik, peygambere itaat etseydik!’ derler.”

(Ahzâb: 66)

Elden kaçırdıkları fırsatları düşündükçe hep aynı şeyleri söylerler, hep aynı temennide bulunurlar:

Keşke müslüman olaymışlar!..

Kendilerinden hiç bir mâzeret kabul edilmez, çünkü hiç biri de geçerli değildir.

“O gün zâlimlere özür beyan etmeleri hiç bir fayda sağlamaz.

Lânet onlaradır, en kötü yurt da onlarındır.”

(Mümin: 52)

“O gün ne oradan çıkarılırlar, ne de özürleri dinlenir.” (Câsiye: 35)

Tevbe ve itaat etmek suretiyle Rablerini râzı etmeleri de onlardan istenmez.

Çünkü rızâ aramak dünyaya mahsustur.

Ahirette rızâ aranmaz, aransa da yararı olmaz.

ALLAH-u Teâlâ şöyle buyurur:

“Ey kâfirler! Bugün özür dilemeyin siz ancak işlediklerinizin cezasını çekeceksiniz.”

(Tahrim: 7)

Daha önce dünyada iken çok uyarılmışlar, fakat kulak asmamışlardı.

Orada mazeretlerin kabul edilmeyeceği kendilerine bildiriliyordu, fakat hiç oralı olmamışlardı.

Şimdi burada sadece günahlarının cezalarını çekiyorlar. Başka bir ceza ile cezalandırılmıyorlar ki itirazları kabul edilsin.

Pişmanlığın fayda vermediği bir yerde, yine de pişmanlıklar ve hasretler içinde kendilerini kınamaya devam ederler:

“Eğer biz kulak vermiş olsaydık veya düşünüp anlasaydık, şu çılgın alevli cehennemliklerin arasında bulunmazdık!” (Mülk: 10)

İşitmişlerse de kabul etmek için işitmemiş olduklarından dolayı

“Kulak vermiş olsaydık!”

diyorlar.

Çünkü işittiler, düşündüler; fakat tasdik etmedikleri için hiç işitmemiş ve düşünmemiş gibi oldular.

İlâhi bir lütuf olan aklını, vicdanını suistimal ederek Hakk’tan ayrılan, Hakk’ı ve hakikatı kabul etmeyen, bâtıl peşinde koşup duran kimseler, ceza günü geldiğinde işte böyle pişmanlıklara mübtelâ olacaklar.

“Ve böylece günahlarını itiraf ederler.”

(Mülk: 11)

“Çılgınca yanan ateş halkı (ALLAH’ın rahmetinden) uzak olsun!”

(Mülk: 11)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder