Ben Bir Yetimim, Yâ Rabbi!
Eğer yetimseniz, kanadınızın kırık olduğunu hissedersiniz. Büyüdükçe babanızın olmayışının acısı, yüreğinizde daha da sancılı bir hâl almaya başlar. Akşam yaklaşınca bu yalnızlık, âdeta çöreklenir minicik kalbinize…
Gelmeyeceğini bildiğiniz hâlde pencerede beklersiniz saatlerce… Sonra adınızın “Yetim” olduğunu öğrenirsiniz. Acınızın ve adınızın en başına buruk bir sesle eklersiniz, “ben yetimim”!..
Büluğ devresine kadar artık Rabbimin nazlı niyazlı kulusunuzdur. Bir ağlasanız, Arş-ı Âlâ titrer. Tebessümünüze vesîle olan her kulun duâları makbul olur. Sizin başınızı okşayan her el, sevap ve ecirle mükâfâtlandırılır.
“Bir kimse, sırf Allah rızası için bir yetimin başını okşarsa, elinin dokunduğu her saç teline karşılık ona sevap vardır.”buyrulur. (Ahmed bin Hanbel, Müsned, V, 250)
* * *
Eğer “ben, bir yetimin başını okşayamam, bir garibin yüzünü güldüremem!” diyorsanız, dikkat edin, mutlaka kalbiniz katılaşmıştır. Çünkü Kâinâtın Biricik Efendisi şöyle buyurur:
“Eğer kalbinin yumuşamasını istiyorsan, fakiri doyur, yetimin başını okşa!”(Ahmed ibn-i Hanbel, II, 263, 387)
* * *
Bir yetim olarak, Âlemlerin Rabbi’nin insanlığa emânetiyim ben… Hani âyet-i kerîmede buyruluyor ya:
“Yetimi sakın ezme, el açıp isteyeni de sakın azarlama!”(ed-Duhâ, 9-10)
İşte ben, o ilâhî emr ü fermanım!..
Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in cennette komşusu olmak istiyorsan eğer, sahipsiz yetimleri sahiplen, onlara sıcak bir yuva hazırla ve onları himâye eden bir ebeveyn ol…
Zira “Kendi yetimini veya başkasına ait bir yetimi himâye eden kimseyle ben, cennette şöyle yanyana bulunacağız.” buyurmuş (Müslim, Zühd, 42)ve mübârek işaret ve orta parmaklarını birleştirerek teminat vermişti En Sevgili…
Eğer günahlarının affedilmesini istiyorsan, Fahr-i Kâinât Efendimiz’in şu hadîs-i şerîfini oku ve hislen!
“Bir kimse Müslümanların arasında bulunan bir yetimi alarak yedirip içirmek üzere evine götürse, affedilmeyecek bir suç işlemediği takdirde, Allah onu mutlaka cennete koyar.”(Tirmîzî, Birr, 14/1917)
Hadîs-i şerifte işaret edilen “affedilmeyecek günahlar”, Cenâb-ı Hakk’a şirk koşmak ve kul hakkıdır.
* * *
Aman, sakın ha, benim hakkımı gasp etme! Beni, kendi malımdan mahrum eyleme! Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in nasihatine kulak ver!
“İki zayıf kimsenin, yetimle kadının hakkını yemekten herkesi şiddetle sakındırıyorum.”(İbn-i Mâce, Edeb, 6)
Merhametlilerin en merhametlisi olan Rabbimiz’in ihtarlarıyla titresin yüreğin…
“Haksızlıkla yetimlerin mallarını yiyenler, hiç şüphesiz karınlarına ancak ateş doldurmuş olurlar. Zaten onlar, alevlenmiş ateşe gireceklerdir.”(en-Nisâ, 10)
“Yetimin malına, ancak en güzel ve faydalı şekilde yaklaşın!..”(el-En’âm, 152)
“…Sana yetimi soruyorlar. De ki: Onları iyi yetiştirmek (kendi başlarına bırakıp ihmal etmekten) daha hayırlıdır. Eğer onlarla birlikte yaşıyorsanız, unutmayınız ki, onlar sizin din kardeşlerinizdir. Allah, işleri bozanla düzelteni bilir…” (el-Bakara, 220)
* * *
Ey yetim kardeşim!.. Sana da şunu hatırlatmak isterim:
Eğer yetim olmak seni çok üzüyor, -Allah muhafaza- utandırıyorsa, yetimlerin şânı, öksüzlerin incisi, Allâh’ın Habibi Muhammed Mustafâ’sının da bir yetim olduğunu düşün!.. Eğer yetimlik utanılacak bir şey olsaydı, hiç Efendimiz yetim olur muydu?!
Yetimlik, tevâzû mektebidir.
Rivâyet olunur ki:
“Allah Zü’l-Celâl Hazretleri, peygamberlerine teker teker:
“Sen nesin kimsin?” diye sormuş. Peygamberler de şu cevapları vermişler:
Adem -aleyhisselâm-, “Ben safiyyullâhım, yâ Rabbi!”
Nuh -aleyhisselâm-, “Ben neciyyullâhım, yâ Rabbi!”
İbrahim -aleyhisselâm-, “Ben halîlullâhım, yâ Rabbi!”
İsmail -aleyhisselâm-, “Ben zebîhullâhım, yâ Rabbi!”
Musa -aleyhisselâm-, “Ben kelîmullahım, yâ Rabbi!”
Şüphesiz bunlar, Rabbimizin peygamberlerine ikram ettiği sıfat ve vasıflardır. Bizim Biricik Efendimize gelince, bizim bilebildiğimiz kaç tane isme ve vasfa sahiptir: Rahmeten li’l-Âlemindir. Raûf ve Rahim, Habîbullâh, Hâtemü’l-Enbiyâ, Varlık nûru, Şefâat-i uzmâ sahibidir. Kimbilir daha niceleri…
“Allâhü Zü’l-Celâl Hazretleri, aynı soruyu, Rasûlullâh Efendimiz’e sorduğu zaman, O, bu vasıfların hiçbirini söylememiş, sadece:
“-Ben, bir yetimim ya Rabbi!..” cevabını vermiştir.
O’nun bu tevâzuu (alçak gönüllülüğü), Rabbimizin o kadar hoşuna gitmiştir ki:
«-Ey Habîbim! Madem ki sen bu derece tevâzû gösterdin, Ben de sana cemâlimi nasip ettim!..» buyurmuştur.”
Bu yetimlik mektebinde, azığımız sabır ve şükür olmalı ki, Cenâb-ı Hak, bize de ebedî âlemde devamlı cemâlini seyredenlerden olmayı nasip buyursun, Âmin!..
Halime Demireşik
SA.Evet yetimin,fakirin hakkını gözetleyip gücümüz kadar yardım edeceğiz..insanlık borcu, müslümanlık görevi..amma nerde dilenci varsa hemen para veriyorlarda ihtiyaçı olana gelince pek duyarlı değiller,,RABBİM,anlamayı nasip etsin amin..A.E.O
YanıtlaSilBencede yetime duyarlı değil insanlar
YanıtlaSil