7 Şubat 2010 Pazar

Mezardaki ateş


Bir gün Emîr-ül mü'minîn Hz.Ömer (r.a) dervişlere bahşîş verdi, mal ihsân etdi. Bir kişi bir oğlan çocuğu ile geldi. Ömer (r.a) buyurdu;

-Sübhânallah! Bu çocuğun sana benzediği kadar, birbirine benzeyen kimse görmedim. Muhakkak ki bu oğlan sana benzer.

O kişi dedi ki:

-Yâ emîr-el mü'minîn! Bu oğlanın acâib ahvâlinden sana haber vereyim. Ben sefere gitmek murâd etdim. Bunun anası hâmile idi.

Bana dedi,

-Beni bu hâlde koyup, gider misin.

Ben dedim ki,

-Karnında olan nesneyi Allahü teâlâ hazretlerine emânet etdim.

Sonra seferden geri geldim. Annesi ölmüş. Bir gece söyleşirken, karşımızda mezârlıkdan bir ateş gördüm. Süâl etdim ki,

-Bu ateş nedir?

Dediler,

-Bu ateş senin hanımının kabrindendir. Biz bunu her gece böyle görürüz.

Dedim,

-Sübhânallah! O hâtun nemâz kılıcı ve oruc tutucu idi. Bu ateş ne hâldir, diyerek vardım. Kabri açıp, gördüm, bir çırâğ yanar. Bu oğlan onun ışığında oynar. Bir ses işitdim ki, bana,

-Bunu bize ısmarladın, geri biz sana verdik, diyordu.

Ben dedim,

-Nne olaydı, anası da diri olaydı.

Hâtıfdaki ses dedi ki,

-Eğer anasını da bize ısmarlamış olaydın, bu şekilde onu da geri verirdik.

1 yorum:

  1. Efendim, merhabalar; "Mezardaki Ateş" konulu hikayeden ben şunu anladım. Sefere giden koca sadece hamile karısının karnındaki çocuğu Allah'a emanet etmiş ve seferden döndüğünde de emanet bıraktığı evladına kavuşmuş. Ancak eşi ölmüş. Şayet eşini de Allahu Teala hazretlerine emanet etmiş olsaydı onu da, seferden döndüğünde sağ bulacaktı ve ona da kavuşmuş olacaktı. Burada sefere giden koca eksik dilekte bulunmuş. Sonuç olarak dileklerimizi asla eksik dilemiyeceğiz.

    Bu güzel dersi bizimle paylaşan kaleme, emeğe ve yüreğe saygı ve selamlarımı sunarım.

    YanıtlaSil