31 Aralık 2009 Perşembe

Kuranda 40 Yaş Duası

Dua, kulun Rabbine çağrısı, O’na yakarması, O’nunla konuşması, O’na içini dökmesi, O’nu yardıma çağırması, O’ndan yardım dilemesi, O’na muhtaç olduğunun itirafı, O’nun erişilmez güç ve kudret sahibi olduğunun şuuruyla O’nun her şeye yeteceğinin teslimidir. Dua, aracısız olarak Yüce Rab ile iletişim kurmak, O’nunla söyleşmektir.

Dua, Rab ile kul arasında kurulan bir nevi canlı bağlantıdır. Aracısız olarak kulun Rabbisine içini döküşü, sızlanışı ve yakarışıdır. Dua Rabb’e çağrı, ya da Rabb’i yardıma çağrıdır. Dua kulluğun en kestirme yoludur. Rabbena (=Rabbimiz), Allâhhümme (=Allâhım) sözleriyle başlayan dua, kulun Rabbisi ile diyalogudur. Kulun Rabb’ini hatırlamasıdır, O’nu zikridir. Bunun için dualara ezkâr(=zikirler) denmiştir. Yine dua, kulun Rabbisine sığınmasıdır.

Kur’ân-ı Kerîm, Fatiha duasıyla başlar ve Felak-Nâs dualarıyla sona erer. Dua ile başlayıp dua ile sona eren kitabımızda, duanın gereğini ve önemini bildiren âyetler vardır. Yine Kur’ân, pek çok dua örneği ile doludur. Yüce Allah (c.c.), kendisinden nasıl isteneceği hakkında bilgi vermek için pek çok peygamber ve salih kulunun yaptıkları duaları bize anlatır. Bu dualar kabul olmuş, anlamlı ve özlü dualardır.

Dua, hayatımızı kuşatan/kuşatması gereken bir gerçektir. Tıpkı Kitabımızın dua ile başlayıp dua ile sona erdiği gibi, insan da doğumundan ölümüne kadarki süreçte dua ile hep iç içedir. Anne-babamız “Allah’ın emri ve Peygamberin kavliyle” diyerek girdiler dünya evine.. Besmeleyle yoğruldu hamurumuz. Ve sonra biz dünyaya geldik. Daha doğar doğmaz kulaklarımıza ezan/kamet okundu dua niyetiyle.

Geldiğimiz bu dünya sınav salonunda Yüce Yaratıcı’nın bizim için uygun görüp belirlediği bir süre ömür süreceğiz. Sınav süresi sona erince ayrılacağız dünyadan. Ardımızdan yine dua niyetiyle namaz kılınacak ve dualar edilecek.

Önemli olan ise bu iki dua demetinin arasını, diğer dua demetleriyle süsleyip, hayatı bir güzel dua buketine dönüştürebilmektir.

Duadan en ileri düzeyde sonuç alabilmek için, dua şuurunun oluşması gerekir. Bunun için de kimden, neyi, ne zaman ve nasıl isteyeceğimiz son derece önemlidir. Bu bilincin oluşması için öncelikle bir dua örgüsü olan Kur’ân’ı çokça okumak, sonra da ağzı dualı bir insan olan Peygamberimizi tanımak gerekir. Kısaca Yüce Allah’ın ve Hz. Peygamber’in bizlere sunduğu dua örneklerinden faydalanmak gerekir. Kırk Yaş Duası

İşte Kitabımızın bize sunduğu dua örneklerinden birisi de insanın özellikle kırk yaşına basınca yapması gereken şu duadır:

Biz insana, anne ve babasına güzel muamele etmesini emrettik. Zira annesi onu nice zahmetlerle karnında taşımış ve nice güçlüklerle doğurmuştur. Çocuğun anne karnında taşınması ve sütten kesilmesi otuz ay sürer. Nihayet insan, gücünü kuvvetini bulup daha sonra kırk yaşına girince, “Ya Rabbî!” der. “Gerek bana, gerek anneme babama lütfettiğin nimetlerine şükür yoluna beni sevket. Senin razı olacağın makbul ve güzel iş yapmaya beni yönelt ve bana salih, dine bağlı, makbul nesil nasib eyle! Rabbim! Senin kapına döndüm, ben sana teslim olanlardanım.” Işte Biz, onların yaptıkları en güzel işlerini, taatlerini kabul edip, günahlarını affedeceğiz. Bunlar cennetlikler arasındadırlar. Bu, onlara söz verilen gerçek bir vaaddir.

Fakat bir de öyleleri var ki, kendisini imana dâvet eden anne ve babasına: “Öf be! Yetti artık! Benden önce nice nesiller ölüp de geri dönmediği hâlde, siz beni mezarımdan dirilip çıkarılmakla mı korkutuyorsunuz! derken, onlar: Allah’a sığınıp yalvararak oğullarına: “Yazık ediyorsun kendine! derler, imana gel, Allah’ın vâdi elbette gerçektir.” O ise yine de: “Bu âhiret inancı eskilerin masallarından başka bir şey değildir” diye diretir. Işte onlar, kendilerinden önce insanlardan ve cinlerden gelmiş geçmiş topluluklar içinde, haklarında azap hükmü kesinleşmiş olanlardır. Çünkü onlar hüsrana uğramış kimselerdir.

Herkesin, yaptığı işlere göre dereceleri vardır. Sonuçta Allah onlara işlerinin karşılığını tam tamına ödeyecek, onlar asla haksızlığa mâruz kalmayacaklardır. (Ahkâf/46: 15-19)

Âyetlerde iki evlâat tipinin karşılaştırılması yapılmaktadır. Bunlardan biri hayırlı, diğeri ise hayırsız evlâttır. Önce nimetlere şükreden, kendine, anne-babasına ve nesline dua eden, tevbe eden Müslüman evlât tiplemesi yapılarak, insanlar ona yönlendirilmekte, ardından da hayata gelmesine sebep olan anne-babası ile bile iyi geçinemeyen, onları incitip üzen, Diriliş/Hesap Günü’nü imkânsız gören ve Allah’ın uyarılarına “eskilerin masalları” diyen kötü ve hayırsız evlât portresi çizilerek, böyle olmama konusunda insan uyarılmaktadır.

Âyette geçen ve özellikle kırk yaşında okunması tavsiye edilen, âlimlerin, bilhassa çocuğu haylaz ve yaramaz olan anne-babalara çokça okumayı tavsiye ettikleri bu (Kurtubî, el-Câmi’, 16:194) duanın metni şöyledir:


وَوَصَّيْنَا الإِنسَانَ بِوَالِدَيْهِ إِحْسَانًا حَمَلَتْهُ أُمُّهُ كُرْهًا وَوَضَعَتْهُ كُرْهًا وَحَمْلُهُ وَفِصَالُهُ ثَلاَثُونَ شَهْرًا حَتَّى إِذَا بَلَغَ أَشُدَّهُ وَبَلَغَ أَرْبَعِينَ سَنَةً قَالَ رَبِّ أَوْزِعْنِي أَنْ أَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّتِي أَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلَى وَالِدَيَّ وَأَنْ أَعْمَلَ صَالِحًا تَرْضَاهُ وَأَصْلِحْ لِي فِي ذُرِّيَّتِي إِنِّي تُبْتُ إِلَيْكَ وَإِنِّي مِنَ الْمُسْلِمِينَ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder