18 Kasım 2009 Çarşamba

"Rabb'in Için Namaz Kil, Kurban Kes!" (Kevser: 2)

"Rabb'in Için Namaz Kil, Kurban Kes!" (Kevser: 2)

"Hali Vakti Yerinde Olup da, Kurban Kesmeyen Kimse Namazgâhimiza Yaklasmasin." (Ibn-i Mâce)

KURBAN

"Hacc ve Kurban ayi Zilhicce'nin bu ay içerisinde baslamasi hasebiyle, Kurban mevzuatini ehemmiyetine binaen tekrar arz ediyoruz."



Zilhicce:

Zilhicce'nin ilk on günleri; zikir, tekbir ve hacc günleridir. Hazret-i Allah'in:

"On geceye yemin olsun ki..." Âyet-i kerîme'si ile methettigi çok kiymetli çok mübarek günlerdir. (Fecr: 2)

Bir Hadis-i serif'te söyle buyurulmaktadir:

"Aylarin efdâli Ramazan-i serîf ve ziyâde muhteremi ise Zilhicce'dir." (Câmius-sagir)

Ibn-i Abbas -radiyallahu anh- Hazretleri'nden rivayet edilen bir Hadis-i serif'lerinde Cenâb-i Fahr-i Kâinat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz söyle buyuruyorlar:

"Allah'in indinde Kurban'dan önceki on günden daha üstün günler yoktur. O günlerde Hakk Celle ve Alâ Hazretleri'nin zikrini çok yapiniz." (Dârimî)

Bir Hadis-i serif'te de söyle buyuruluyor:

"Allah'in kendisine ibadet edilmekten en çok hoslandigi günler Zilhicce'nin ilk on günüdür. Bu on günün her gününde tutulan oruç bir yillik oruca ve her ibadetle geçirilen gecesi, Kadir gecesine denktir." (Tirmizî)

Zilhicce'nin yedinci gecesi Terviye, sekizinci gecesi Arefe ve dokuzuncu gecesi Bayram gecesidir. Bu mübarek geceleri ihya edenler cennetle tebsir olunmustur. Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i serif'lerinde:

"Dört mühim geceyi ihyâ eden kimseye cennet zaruridir. Terviye, Arefe, Kurban Bayrami ve Ramazan Bayrami geceleri." buyuruyorlar. (C. Sagir)

Bir Hadis-i serif'lerinde de söyle buyuruyorlar:

"Arefe gününde oruç tutmak hem geçmis hem de gelecekten birer senenin küçük günahina kefaret olur." (Ahmed bin Hanbel)

Hacilar Terviye gecesini Mekke-i Mükerreme'de, Arefe gecesini ve gününü Arafat'ta, Bayram gecesini ise Müzdelife'de geçirirler. Burada sabah namazi kilindiktan sonra Mina'ya geçilir.



Kurban:

Kurban, Allah-u Teâlâ'ya yaklasmak niyeti ile belli günlerde kesilen hayvana verilen addir.

Kurban kesmek hicretin ikinci yilinda mesru kilinmistir. Kitap, Sünnet ve Icmâ ile sabittir.

Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde:

"Rabb'in için namaz kil, kurban kes!" buyuruyor. (Kevser: 2)

Namaz kilmakla beraber, kurban da kes. Her ikisinin de söhret için degil, Allah için halis niyetle yapilmasi gerekmektedir. Allah için kilinmayan namaz, namaz olmayacagi gibi; Allah için kesilmeyen kurban da kurban olmaz. Kurban olmak söyle dursun, Allah'in ismi anilmayan ve bilerek terk olunan veya Allah'tan baskasinin ismi anilarak kesilenler, kesilmis bile olmaz, ölmüs hayvan gibi haram olur.



Berâ bin Âzib -radiyallahu anhümâ-dan rivâyet edildigine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir kurban bayrami günü söyle buyurmustur:

"Bu günümüzde bizim için ilk yapilacak sey, namaz kilmamiz, sonra kurban kesmemizdir. Bunlari sirasi ile yapan sünnetimize uygun hareket etmis olur." (Buhârî. Tecrîd-i sarîh: 515)

• Allah-u Teâlâ kullarina kurbanlik develeri yaratma ve onlari Allah'in nisânelerinden kilma nimetini bahsettigini Âyet-i kerime'sinde haber vermektedir.

"Biz kurbanlik develeri sizin için Allah'in nisânelerinden kildik." (Hacc: 36)

Allah'in tesrî buyurdugu dinin belirgin isaretlerinden kildik.

"Onlarda sizin için hayir vardir." (Hacc: 36)

Dünyada da ahirette de menfaat mevcuttur. Onlari kurban keserek büyük sevaplara nâil olursunuz.

"Ön ayaklari bagli oldugu halde keserken Allah'in adini anin." (Hacc: 36)

Allah'in adini anarak kurban edin.

"Yanlari üstüne yere düstüklerinde ise onlardan yiyin." (Hacc: 36)

Bu size mubahtir.

"Kanaat edip istemeyene de isteyene de yedirin." (Hacc: 36)

Kendilerine birer miktar verin. Böylece bir nevi ziyafette bulunmus olursunuz.

"Sükredersiniz diye onlari böylece sizin emrinize musahhar kildik." (Hacc: 36)

Güçlerine, cisimlerinin büyüklügüne ragmen onlari emrinize verdik. Dilediginiz zaman binersiniz, dilediginiz zaman isinizde kullanirsiniz, dilediginiz zaman da kesersiniz.

Ey kurban kesen müminler!

"Bogazlanan kurbanlik hayvanlarin ne etleri ne de kanlari Allah'a ulasmaz. Allah'a ulasacak olan sizin takvânizdir." (Hacc: 37)

Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz ise Hadis-i serif'lerinde buyururlar ki:

"Hiçbir kul kurban günü, Allah katinda kan akitmaktan daha sevimli bir is yapamaz. Zira kesilen hayvan, kiyamet günü boynuzlari ile, killariyla, tirnaklariyla gelecektir. Hayvanin kani yere düsmezden önce, Allah katinda yüce bir mertebeye ulasir. Öyle ise onu gönül hoslugu ile ifâ edin." (Tirmizî)

Mühim olan sadece kan akitmak veya et yemek degil, Allah-u Teâlâ'nin rizâsini kazanmak için kan akitmaktir. O'na ulasan sizin O'na itaat ve teslimiyetinizdeki, emirlerini yerine getirmenizdeki takvânizdir. Zira ameller ancak takvâ ve ihlâs ölçüleriyle makbuldür. Kurban kesenler ancak niyet, ihlâs ve takvânin sartlarina riâyet ederek Rabb'lerini râzi edebilirler.

"Sizi hidayete erdirdigi için Allah'i tekbir edesiniz diye, O bunlari size musahhar kildi." (Hacc: 37)

Onlari buyruk altina almanin yolunu ögretip sebeplerini bahseden ve kendisine yaklasmanin yollarini gösteren Allah-u Teâlâ'nin nimetlerinin büyüklügünü ve kudretinin yüceligini taniyip, ulûhiyetini ve vahdaniyetini tekbir ile ilân edesiniz.

"Ihsan edenleri müjdele!" (Hacc: 37)

Onlarin bu amelleri Allah katinda makbul olup, kendileri bu yüzden ilâhi lütuflara nâil olacaklardir.



Kurban kesmek; hür, mukîm ve zengin olan her müslümana vâcibdir.

Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i serif'lerinde söyle buyurmuslardir:

"Hali vakti yerinde olup da, kurban kesmeyen kimse namazgâhimiza yaklasmasin." (Ibn-i Mâce)

Hemen bütün semavî dinlerde kurban kesmek, insani Allah'a yaklastiran ve ulastiran bir ibadet sayilmistir.

Kur'an-i kerim'de Âdem Aleyhisselâm'in ogullarinin kurban kesmelerinden bahsedilmektedir.

Bir Âyeti kerime'de :

"Biz her ümmet için kurban kesmeyi mesru kildik." buyuruyor. (Hacc: 34)

Kurban malla yapilan bir fedâkârliktir. Bir müslüman kurban kesmekle, can da dahil olmak üzere bütün her seyini Allah yolunda fedâ etmeye hazir oldugunu göstermis olmaktadir. Diger taraftan kurban, nefsanî arzulari kesmenin de bir isaretidir.

O kana bedel olarak, gelecek bir çok felâketler, ibtilâlar, akacak kanlar önlendigi gibi, en mühimi de Allah-u Teâlâ'nin emri serif'inin yerine getirilmis olmasidir. Rizâ-i Bâri'ye vesiledir.



Ibrahim Aleyhisselâm'dan Ulvî Bir Hâtira:

Kurban ayni zamanda Ismail Aleyhisselâm'in Allah için kurban edilmekten kurtulusunun hatirlanma vesilesidir. Söyle ki:

Hadis-i serif'te bildirildigine göre Ibrahim Aleyhisselâm Burak ile bir günde Sam'dan Mekke'ye gelip giderdi. (Buhârî)

Bu ziyaretlerin birinde Mekke'de iken bir rüyâ gördü. O gün Zilhicce'nin sekizinci günü idi. Rüyâsinda Allah-u Teâlâ ona ilk ve tek oglu olan Ismail'i kurban etmesini emrediyordu. Önce bu rüyânin Rahmâni olup olmadiginda tereddüt etti. O güne bundan dolayi Terviye günü denilmistir. Zilhiccenin dokuzuncu günü ayni rüyâyi tekrar görünce, rüyânin Rahmâni olduguna dair, yavas yavas kendisinde bir kanaat hasil olmaya basladi. Bunun içindir ki bu güne Arefe günü denilmistir. Onuncu günü tekrar ayni rüyâyi görünce, artik bunun kati bir emir oldugunu anladi. Oglunu kurban etmeye karar verdigi için de o güne, kurban günü mânâsina gelen Yevm-i Nahir denilmistir.

Peygamberlerin rüyâlari ilâhi vahyin bölümlerinden birisi oldugu gibi, tabirleri de vahiydir ve sâdik rüyâlar olarak kabul edilir. Dolayisiyla böyle bir vahiy almis olmakla, bu yapilmasi gereken bir emir olmus oluyordu.

Allah-u Teâlâ Halil'inin tam bir teveccüh ve teslimiyet içinde oldugunu, onun Allah için her türlü fedakârliga katlanabilen numune bir insan oldugunu göstermek için çok agir bir imtihana tâbi tutuyordu. Su kadar var ki büyük bir imtihan oldugu için bu emri bir defada ve kesin bir sekilde indirmemis, arka arkaya rüyada göstermek suretiyle tedrici olarak beyan buyurmustur.

Ibrahim Aleyhisselâm bunun üzerine bu ilâhi emri zorla uygulamaya kalkismayip, önce kendisine teblig ederek isi istisâreye havale etti. Oglundan bu hususta düsünmesini ve görüsünü bildirmesini istedi.

Âyet-i kerime'de söyle buyurulmaktadir:

"Çocuk kendisiyle beraber yürüyüp gezecek çaga erisince 'Ey ogulcugum! Rüyada ben seni bogazladigimi görüyorum. Bir düsün, ne dersin?' dedi." (Sâffât: 102)

Ismail Aleyhisselâm babasinin bu teklifine hiç tereddüt etmeden teslimiyet içinde cevap verdi:

"Ey babacigim! Emrolundugun seyi yap! Insaallah beni sabredenlerden bulacaksin." (Sâffât: 102)

"Her ikisi de Allah'in emrine ram oldular." (Sâffât: 103)

Âyet-i kerime'sinde belirtildigi üzere, sira emrin icrasina gelmisti.

Beraberce Minâ denilen mevkiye vardilar.

Cigerparesini bagrina basti, öptü öptü, yüzükoyun yatirarak Allah-u Teâlâ'nin emrini yerine getirmeye hazirlandi. Bu sekilde yatirmasinin sebebi, oglunun yüz ifadesini görüp sefkatinin agir basmasi dolayisiyla Allah-u Teâlâ'nin emrini yerine getirememe korkusuydu. Nihayet vedalasti ve biçagi bogazina çalmaya basladi. Bir kaç kere çaldi ise de biçak kesmedi. Tekrar tekrar çaldi, fakat yine kesmedi. Her defasinda biçagin agzi geri dönüyordu.

Nefeslerin kesildigi bir anda emr-i ilâhi geldi.

Âyet-i kerime'lerde söyle buyuruluyor:

"Babasi oglunu alni üzerine yatirinca biz ona 'Yâ Ibrahim!' diye seslendik. Rüyâna sadâkat gösterdin, iste biz iyileri böyle mükâfatlandiririz." (Sâffât: 103-104-105)

Baba ve ogul tarafindan kullugun en mükemmel numunesi ortaya konulmus oluyordu.

Âyet-i kerime'de: "Bu gerçekten apaçik bir imtihandi." buyuruluyor. (Sâffât: 106)

Öyle bir imtihan ve ibtilâ ki büyüklügü apaçik meydandadir. Çocugu bogazlamak üzere yere yatirmakla maksat hâsil olmustu. Allah-u Teâlâ'dan baska hiçbir seyin ona daha sevgili olmadigi ortaya çikmis, sadâkatini en güzel sekliyle ispat etmisti.

Ibrahim Aleyhisselâm bu ilâhi nidâyi isitince etrafina bakti. Bir de ne görsün! Gözleri sürmeli, boynuzlu bir koçla Cebrâil Aleyhisselâm semâdan dogru geliyor.

Allah-u Teâlâ Ismail Aleyhisselâm'a bedel olarak Cebrâil Aleyhisselâm'in refakatinde kadri yüce bir kurbanlik göndermis, Ibrahim Halilullah'in o emsâli düsünülemeyen kurban niyetini bu koç ile yerine getirmesini istemistir.

Âyet-i kerime'de:

"Biz ogluna bedel olarak ona büyük bir kurbanlik verdik." buyuruluyor. (Sâffât: 107)

Ibrahim Aleyhisselâm koçu kurban ederek Allah-u Teâlâ'ya hamd ve senâsini, sükranlarini arzetmistir.

O koç sebebiyle hayata dönen Ismail Aleyhisselâm'in neslinden son peygamber Muhammed Aleyhisselâm geleceginden, koçun sânina tâzim için "Büyük bir kurbanlik" olarak vasiflandirilmistir.

Kurban bayraminda kurban kesmek; itaatin güzelligini, Allah-u Teâlâ'nin emrine teslim olmanin ulviyetini gösteren bu hadisenin anilmasi olarak Islâmî vecibeler arasina katilmistir.

Müminlerin, hayvanlarini Allah için kurban etmeleri bu teslimiyet hadisesini kiyamete kadar canli tutmaktadir.

www.vuslatkervani.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder